HHaber

Tam evimiz satılırken babam Toto da 13 tutturdu…

Eve bakarlerken gördüm. Tabii annem de ahlar vahlar…
“Dün sana ev satlık değil demedim mi? Nasıl utanmaz adamsın ki taaa gidip Camlı Köşkte buldun adamı da aldın geldin eve. Bu ev sana hayretmez. Satmıyorum. Ben ilmek ilmek halı dokuyarak emek verdim. Bebelerimi sokakta koymam”

Adamın verdiği fiyat öyle düşüktü ki, babam razı olmadı.
“Mefta eşşek arıyon galiba sen, nalını mıhını sökmeye” dedi ve adam da çekti gitti.

Babamla annem tartışmaya başladılar, ben komşuları çağırdım. Babam diyor ki;
“Borcu bir türlü bitiremiyorum. Sıvayı da yaptıramıyorum. Bari evi satayım, borcumu vereyim, kalanıyla da spor toto oynayıp tüm dertleri bitirip hayatımızı kurtarayım. Çocuklar büyüyor.”

Tüm komşu erkekler babamla bir odada, kadınlar da annemle diğer bir odadaydılar. Babam satlık ev yazısını yapıştırmayacağına, evde de huzursuzluğu bitireceğine söz verdi. Komşular da el birliği ile dış cepheye sıva yapmaya söz verdiler. Annem komşularımızın müdahalesiyle evimizi satılmaktan kurtarmıştı.

Ev satılınca biz ne yapacaktık? Hangi mahalleye gidecektik? Bu sefer de ya kirayı ödemezsek ne olacaktı? Sonra o mahallede Şerife Hacanne gibi komşular olacak mıydı? Bayram sabahı yahniyi yarım yamalak yiyip 2.5 lirayınan ütülü mendil alacağım diye kapısına koştuğum Nuriye ablamı bir daha görecek miydim.? Bu mahallede bizim evimiz bir tane değildi ki, tüm evler bizim evimizdi. Gece uyumadan önce annemin halı tezgahı başındaki gözyaşları geliyordu gözümün önüne. Sessiz ve çaresiz nasıl da ağlardı. Hacı Ömer emminin dutu gibi bir dut daha bulmak kolay mı? Arkadaşlarımdan, okulumdan ayrılıp başka mahalleye gitmek düşünmek bile istemediğim bir şeydi.

2-3 gün sonra Şerife Hacanne gilin dip tarafta oyunu bitirip eve geldiğimde evimize giren çıkan belirsizdi. Herkesin yüzü gülüyor ve benim de yanağımdan makas alıyorlardı. Tüm komşular bizdeydi.
“Gözün aydın Hamdi ağa sonunda otoyu tutturdun. Şimdi bunun kuyruğunu düzeltmen gerek” diyen diyeneydi.

Babam spor totoda 13 bulmuştu. Yani en büyük ikramiye. Mayıs ayındaydık, tüm komşular akşamları sokakta gruplar haline oturup sohbet eder ve çay içerdi. Hamur tahtası üstünde taş veya kağıt oynanırdı.

Babam ertesi gün için tüm komşulara çerez, tatlı, baklava gibi sözler verdi. Babam sevincinden uyumuyordu, devamlı hesap yapıyordu. İki kişi bilirse, şu, tek bilirsem şu gibi şeyler deyip duruyordu. Yani büyük ikramiyedeki paradan kendine düşecek pay üzerine ihtimalleri hesaplıyordu.

Annem ertesi gün halıcıdan avans almıştı. Çerez, baklava filan alınacak ve komşulara dağıtılacaktı. Hüznü paylaştığımız komşularımızla sevincimizi de paylaşacaktık. Babam akşama tüm bu ikramları yaptırıp getirdi ve tüm komşulara bol bol dağıttık. Nasıl olsa babam alacağı parayla bu çerezlerin fabrikasını bile satın alabilecek durumda olacaktı gelecek hafta.

Eskiden kontroller tek tek elle ve gözle olduğu için spor totodan ikramiye alacakların sayısı ve kaç lira alacakları ancak cuma gününe belli olabiliyordu. Şimdi aynı gün kimin ne kadar ikramiye alacağı belli olmakta elbette ama. Babam komşularımızdan zor durumda olanları anneme soruyor ve onlara listede para yazıyordu. Komşu ev halkıydı, hatta daha da öteydi.

Sonunda Cuma günü geldi tüm komşularımızla sokakta çay keyfi yapıyoruz. Haberlerin arkasından sıra spora geldi. “Şimdi spor-toto genel müdürlüğünün bilmem kaçıncı hafta talihlileri ve ikramiye miktarları…
13 bilen 628 kişi 81 er lira…”

Koca sokakta çıt yoktu. Sanırsın sekiz kızın üstüne dokuzuncu kız dünyaya gelmişti. Babamın ve bizim, tüm komşularımızın hayalleri bir anda puf deyip duman olmuştu. Annem halıcıdan 80 lira avans almıştı. Yani herşey bitmişti…

Babam günlerce hiç konuşmadı. Üzüntüsünden hastanelik oldu. Babam Karaimam Mahallesinde Gülük camisi yolu üzerinde bakkallık yapmıştı. Hastalıktan ötürü bakkallığı bıraktığı için o mahallede çok dost edinmişti. O dostlarından 2 kardeşin eski sanayide demir doğrama dükkanları vardı ve evimiz yapılırken pencere demirlerini filan bunlar sevabına vermişlerdi babama.

Babam hastanedeyken, sokakta beni görünce babamı sordular. Hastanede olduğunu söylüyordum ki annem adamı gördü ve ” Falanca abi nasılsınız” diye hatırını sordu.
Adam spor totoyu duymuştu, annem olayları anlattı. Evin satılmak istenmesi dahil her şeyi, ama her şeyi.

Babamı ziyarete gittiğimizde evimizin borçlarının ödendiğini, bir kaç güne kadar duvarımızın sıvası için de sıvacıların geleceği haberini aldık.

O babamın dostu amca bizimle konuştuktan sonra hastaneye gitmiş ve babamdan borç listesini almış. Tüm borçlarımızı kendi zekatından olmak üzere vermiş.

Aslında babama gerçek ikramiye yıllar önce çıkmış ve şimdi bunu tahsil ediyordu. İyi komşu ve arkadaştan daha büyük ikramiye ne olabilirdi ki?