Uzman İsimden İstanbul Açıklaması
“Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz. Bu noktada hem vatandaşa hem de karar vericilere önemli yollar düşüyor. Türkiye’nin depreme yüzde 100 hazır olan bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ancak deprem olduğunda dünyanın en gelişmiş ülkesi de olsa can ve mal kayıpları olabiliyor. Aynı zamanda vatandaşlarımızda bilinç olarak bir eksiklik var. Çünkü kaderci bir milletiz. Hep ‘Allah korusun’ deriz ama Allah da insana bir akıl vermiş. Allah’ın vermiş olduğu bu aklı da kullanmamız lazım.” ifadelerini kullandı.
“1999’DA DEPREMİ BELLİ BİR BÜYÜKLÜĞE KADAR TESPİT EDEBİLİYORDUK”
“1999 depremi sırasında bizim sadece 30 tane deprem izleme istasyonumuz vardı. Dolayısıyla depremi belli bir büyüklüğe kadar tespit edebiliyorduk.” ifadelerini kullanan Özener’den, Türkiye’nin bugün çok daha iyi bir teknolojik donanıma sahip olduğunu vurgusu geldi.
“ŞU AN DEPREMLERİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ ÖNGÖREBİLİYORUZ”
Ülkenin günümüzdeki deprem teknolojisine değinen Özener, “1999 depremi sonrası gerçekleşen projelerle bugün Türkiye’yi 476 farklı sensörle 7 gün 24 saat takip edebiliyoruz. Aynı zamanda Marmara Bölgesi’nin deniz tabanına yerleştirmiş olduğumuz sismik istasyonlarla 0.2 büyüklüğündeki depremleri dahi tespit edebiliyoruz. Aynı zamanda GPS gözlem istasyonlarımız var. O istasyonlarla yer kabuğundaki hareketleri milimetre hassasiyetinde tespit ederek, hangi faylarda ne kadar enerji biriktiğini ve ne büyüklüğünde depremler olabileceğini öngörebiliyoruz.” dedi.
“BÖYLE BİR TEKNOLOJİ DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE YOK”
Depremin ne zaman gerçekleşeceğini söyleme şanslarının olmadığını belirten Prof. Dr. Haluk Özener, “Vatandaşların bizlerden beklentisi depremin nerede ve ne zaman olacağı yönünde oluyor. Ancak biz sadece biriken enerji kapsamında hangi bölgelerde ne büyüklükte deprem olabileceğini söyleyebiliyoruz. Zaman verme şansımız yok. Böyle bir teknoloji dünyanın hiçbir yerinde yok.” diye konuştu.
“ERZİNCAN YEDİSU SEGMENTİ VE DOĞU ANADOLU’DA BAZI BÖLGELER DEPREM TEHLİKESİ ALTINDA”
Prof. Dr. Haluk Özener, sözlerine şu şekilde devam etti: “Diri fay haritasına baktığımızda Türkiye’de 550 civarında aktif fay bulunuyor. Bunlar tespit edilebilen faylar, bir de tespit edilemeyen faylar var. Dolasıyla Türkiye’nin birçok yeri deprem tehlikesi altında. Yani Türkiye’nin herhangi bir yerinde deprem olması sürpriz değil. Ancak kuzey Anadolu fayının 1939 Erzincan depreminden sonra depremlerin batıya doğru bir göçü var. Bu göçün Marmara Denizi’ne kadar geldiği tespit ediliyor. Bir de 1912 Şarköy Mürefte Depremi var. Dolayısıyla aradaki boşluğu bir Marmara Denizi boyunca yaklaşık 130 kilometrelik bir alanda sismik boşluk olarak değerlendirebiliyoruz. Erzincan Yedisu segmenti ve Doğu Anadolu’da bulunan belli bölgeleri uzun süredir deprem üretmiyor. Bu bölgelerin deprem tehlikesi altında diyebiliriz.”
“TÜRKİYE’NİN DEPREME YÜZDE 100 HAZIR OLAN BİR ÜLKE OLDUĞUNU SANMIYORUM”
Türkiye’de 7’nin üzerinde deprem üretebilecek fayların bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz. Bu noktada hem vatandaşa hem de karar vericilere önemli yollar düşüyor. Türkiye’nin depreme yüzde 100 hazır olan bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ancak deprem olduğunda dünyanın en gelişmiş ülkesi de olsa can ve mal kayıpları olabiliyor. Aynı zamanda vatandaşlarımızda bilinç olarak bir eksiklik var. Çünkü kaderci bir milletiz. Hep ‘Allah korusun’ deriz ama Allah da insana bir akıl vermiş. Allah’ın vermiş olduğu bu aklı da kullanmamız lazım.” ifadelerini kullandı.
“DEPREMİN HAVA OLAYLARIYLA BİR ALASI YOK”
Depremle ilgili doğru bilinen yanlışları sıralayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Depremler genelde doğa olaylarına bağlanıyor. ‘Hava deprem havası, güneş tutulması ya da ay tutulması oldu deprem olacak’ gibi söylemler doğru değil. Yani doğa olayı oldu diye deprem olmuyor. Zaten depremler kendi kendine oluyor. Bir de ‘küçük küçük depremler olduğunda fay hatları rahatlıyor’ deniliyor. Bu durum teorik olarak doğru, ancak pratikte bu durum mümkün değil. Çünkü her depremin arasında 32 kat enerji farkı var.” dedi. “HER YIL 25 BİN DEPREM KAYDI ALIYORUZ” Prof. Dr. Haluk Özener, “Merkezimiz tarafından Türkiye ve yakın çevresinde olan deprem sayılarına baktığımız zaman günde 80 ila 100 tane deprem oluşuyor. 2017 senesinde deprem sayılarında bir artış söz konusu. 2017 yılında toplam 36 bin deprem olmuştu. Her yıl biz deprem izleme sistemimizin genişlemesiyle 25 bin deprem kaydı yapıyoruz. Bu da çok ciddi bir sayı. 2021 yılının ilk 6 ayında ise bu sayı 16 bin civarında. Bu yılın sonuna kadar bu sayının 25- 30 bin civarlarına yaklaşacağını öngörüyoruz.” diye konuştu. “BİRÇOK ÜLKEYE TSUNAMİ SERVİS SAĞLAYICISI OLARAK ACİL DURUM MESAJI GÖNDERİYORUZ” Tsunami alanında yaptıkları çalışmaları da anlatan Prof. Dr. Haluk Özener, “Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü 1968 yılında kuruldu. 1894 Büyük İstanbul Depreminin ardından 2. Abdülhamid’in İtalya’dan getirttiği cihazlarla deprem gözlemleri yapmaya başladık. Dünya üzerindeki sayılı deprem merkezlerinden biriyiz. Amerika’dan önce bu işe başladık. Yani 127 yıldır biz bu depremleri gözlemliyoruz. 2012 yılında tsunami konusunda da çalışmalara başladık. 2017 yılında tsunami alanında akredite olduk. Akredite olmak demek, sadece Türkiye için değil, Ege Akdeniz, Karadeniz ve bağlantılı denizlerde tsunami servis sağlayıcısı olmak demek. Denizlerde olan beş buçuk büyüklüğündeki bir depremden sonra biz AFAD’a ve bize abone olan bütün ülkelere acil durum mesajı gönderiyoruz. Bu mesaj için 25 deniz seviyesi gözlem istasyonundan veri alıyoruz.” ifadelerini kullandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü iş birliğiyle “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi-2019” tamamlandı. Hazırlanan raporlarda her ilçenin sorunları vurgulanırken şehirde meydana gelecek olası depremin nelere mâl olacağı belirtildi. Her ilçe için ayrı ayrı hazırlanan raporda beklenen büyük İstanbul depreminde kaç kişinin yaşamını yitirebileceğine yönelik tahminler de yer aldı. Raporlarda, olası bir depremde İstanbul genelinde 14 bin 123 can kaybı yaşanacağı tahmininde bulunularak 8 bin 75 de ağır yaralı olacağı tahmin edildiği belirtildi. Olası İstanbul depreminde meydana gelecek bina hasarlarının boyutuna da dikkat çekilen raporlarda Arnavutköy’de 2 bin, Ataşehir’de 3 bin, Bağcılar’da 10 bin, Bakırköy’de 6 bin, Beyoğlu’nda 4 bin 200, Büyükçekmece’de 9 bin, Çatalca’da 2 bin, Esenler’de 5 bin, Fatih’te 15 bin, Kâğıthane’de 2 bin, Kartal’da 4 bin, Küçükçekmece’de 13 bin, Sancaktepe’de 3 bin, Silivri’de 9 bin, Sultanbeyli’de 45 bin, Tuzla’da 7 bin, Üsküdar’da 4 bin yapıda orta ve üstü hasar meydana gelmesinin beklendiği ifade edildi.
“Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz. Bu noktada hem vatandaşa hem de karar vericilere önemli yollar düşüyor. Türkiye’nin depreme yüzde 100 hazır olan bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ancak deprem olduğunda dünyanın en gelişmiş ülkesi de olsa can ve mal kayıpları olabiliyor. Aynı zamanda vatandaşlarımızda bilinç olarak bir eksiklik var. Çünkü kaderci bir milletiz. Hep ‘Allah korusun’ deriz ama Allah da insana bir akıl vermiş. Allah’ın vermiş olduğu bu aklı da kullanmamız lazım.” ifadelerini kullandı.
“1999’DA DEPREMİ BELLİ BİR BÜYÜKLÜĞE KADAR TESPİT EDEBİLİYORDUK”
“1999 depremi sırasında bizim sadece 30 tane deprem izleme istasyonumuz vardı. Dolayısıyla depremi belli bir büyüklüğe kadar tespit edebiliyorduk.” ifadelerini kullanan Özener’den, Türkiye’nin bugün çok daha iyi bir teknolojik donanıma sahip olduğunu vurgusu geldi.
“ŞU AN DEPREMLERİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ ÖNGÖREBİLİYORUZ”
Ülkenin günümüzdeki deprem teknolojisine değinen Özener, “1999 depremi sonrası gerçekleşen projelerle bugün Türkiye’yi 476 farklı sensörle 7 gün 24 saat takip edebiliyoruz. Aynı zamanda Marmara Bölgesi’nin deniz tabanına yerleştirmiş olduğumuz sismik istasyonlarla 0.2 büyüklüğündeki depremleri dahi tespit edebiliyoruz. Aynı zamanda GPS gözlem istasyonlarımız var. O istasyonlarla yer kabuğundaki hareketleri milimetre hassasiyetinde tespit ederek, hangi faylarda ne kadar enerji biriktiğini ve ne büyüklüğünde depremler olabileceğini öngörebiliyoruz.” dedi.
“BÖYLE BİR TEKNOLOJİ DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE YOK”
Depremin ne zaman gerçekleşeceğini söyleme şanslarının olmadığını belirten Prof. Dr. Haluk Özener, “Vatandaşların bizlerden beklentisi depremin nerede ve ne zaman olacağı yönünde oluyor. Ancak biz sadece biriken enerji kapsamında hangi bölgelerde ne büyüklükte deprem olabileceğini söyleyebiliyoruz. Zaman verme şansımız yok. Böyle bir teknoloji dünyanın hiçbir yerinde yok.” diye konuştu.
“ERZİNCAN YEDİSU SEGMENTİ VE DOĞU ANADOLU’DA BAZI BÖLGELER DEPREM TEHLİKESİ ALTINDA”
Prof. Dr. Haluk Özener, sözlerine şu şekilde devam etti: “Diri fay haritasına baktığımızda Türkiye’de 550 civarında aktif fay bulunuyor. Bunlar tespit edilebilen faylar, bir de tespit edilemeyen faylar var. Dolasıyla Türkiye’nin birçok yeri deprem tehlikesi altında. Yani Türkiye’nin herhangi bir yerinde deprem olması sürpriz değil. Ancak kuzey Anadolu fayının 1939 Erzincan depreminden sonra depremlerin batıya doğru bir göçü var. Bu göçün Marmara Denizi’ne kadar geldiği tespit ediliyor. Bir de 1912 Şarköy Mürefte Depremi var. Dolayısıyla aradaki boşluğu bir Marmara Denizi boyunca yaklaşık 130 kilometrelik bir alanda sismik boşluk olarak değerlendirebiliyoruz. Erzincan Yedisu segmenti ve Doğu Anadolu’da bulunan belli bölgeleri uzun süredir deprem üretmiyor. Bu bölgelerin deprem tehlikesi altında diyebiliriz.”
“TÜRKİYE’NİN DEPREME YÜZDE 100 HAZIR OLAN BİR ÜLKE OLDUĞUNU SANMIYORUM”
Türkiye’de 7’nin üzerinde deprem üretebilecek fayların bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz. Bu noktada hem vatandaşa hem de karar vericilere önemli yollar düşüyor. Türkiye’nin depreme yüzde 100 hazır olan bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ancak deprem olduğunda dünyanın en gelişmiş ülkesi de olsa can ve mal kayıpları olabiliyor. Aynı zamanda vatandaşlarımızda bilinç olarak bir eksiklik var. Çünkü kaderci bir milletiz. Hep ‘Allah korusun’ deriz ama Allah da insana bir akıl vermiş. Allah’ın vermiş olduğu bu aklı da kullanmamız lazım.” ifadelerini kullandı.
“DEPREMİN HAVA OLAYLARIYLA BİR ALASI YOK”
Depremle ilgili doğru bilinen yanlışları sıralayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Depremler genelde doğa olaylarına bağlanıyor. ‘Hava deprem havası, güneş tutulması ya da ay tutulması oldu deprem olacak’ gibi söylemler doğru değil. Yani doğa olayı oldu diye deprem olmuyor. Zaten depremler kendi kendine oluyor. Bir de ‘küçük küçük depremler olduğunda fay hatları rahatlıyor’ deniliyor. Bu durum teorik olarak doğru, ancak pratikte bu durum mümkün değil. Çünkü her depremin arasında 32 kat enerji farkı var.” dedi. “HER YIL 25 BİN DEPREM KAYDI ALIYORUZ” Prof. Dr. Haluk Özener, “Merkezimiz tarafından Türkiye ve yakın çevresinde olan deprem sayılarına baktığımız zaman günde 80 ila 100 tane deprem oluşuyor. 2017 senesinde deprem sayılarında bir artış söz konusu. 2017 yılında toplam 36 bin deprem olmuştu. Her yıl biz deprem izleme sistemimizin genişlemesiyle 25 bin deprem kaydı yapıyoruz. Bu da çok ciddi bir sayı. 2021 yılının ilk 6 ayında ise bu sayı 16 bin civarında. Bu yılın sonuna kadar bu sayının 25- 30 bin civarlarına yaklaşacağını öngörüyoruz.” diye konuştu. “BİRÇOK ÜLKEYE TSUNAMİ SERVİS SAĞLAYICISI OLARAK ACİL DURUM MESAJI GÖNDERİYORUZ” Tsunami alanında yaptıkları çalışmaları da anlatan Prof. Dr. Haluk Özener, “Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü 1968 yılında kuruldu. 1894 Büyük İstanbul Depreminin ardından 2. Abdülhamid’in İtalya’dan getirttiği cihazlarla deprem gözlemleri yapmaya başladık. Dünya üzerindeki sayılı deprem merkezlerinden biriyiz. Amerika’dan önce bu işe başladık. Yani 127 yıldır biz bu depremleri gözlemliyoruz. 2012 yılında tsunami konusunda da çalışmalara başladık. 2017 yılında tsunami alanında akredite olduk. Akredite olmak demek, sadece Türkiye için değil, Ege Akdeniz, Karadeniz ve bağlantılı denizlerde tsunami servis sağlayıcısı olmak demek. Denizlerde olan beş buçuk büyüklüğündeki bir depremden sonra biz AFAD’a ve bize abone olan bütün ülkelere acil durum mesajı gönderiyoruz. Bu mesaj için 25 deniz seviyesi gözlem istasyonundan veri alıyoruz.” ifadelerini kullandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü iş birliğiyle “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi-2019” tamamlandı. Hazırlanan raporlarda her ilçenin sorunları vurgulanırken şehirde meydana gelecek olası depremin nelere mâl olacağı belirtildi. Her ilçe için ayrı ayrı hazırlanan raporda beklenen büyük İstanbul depreminde kaç kişinin yaşamını yitirebileceğine yönelik tahminler de yer aldı. Raporlarda, olası bir depremde İstanbul genelinde 14 bin 123 can kaybı yaşanacağı tahmininde bulunularak 8 bin 75 de ağır yaralı olacağı tahmin edildiği belirtildi. Olası İstanbul depreminde meydana gelecek bina hasarlarının boyutuna da dikkat çekilen raporlarda Arnavutköy’de 2 bin, Ataşehir’de 3 bin, Bağcılar’da 10 bin, Bakırköy’de 6 bin, Beyoğlu’nda 4 bin 200, Büyükçekmece’de 9 bin, Çatalca’da 2 bin, Esenler’de 5 bin, Fatih’te 15 bin, Kâğıthane’de 2 bin, Kartal’da 4 bin, Küçükçekmece’de 13 bin, Sancaktepe’de 3 bin, Silivri’de 9 bin, Sultanbeyli’de 45 bin, Tuzla’da 7 bin, Üsküdar’da 4 bin yapıda orta ve üstü hasar meydana gelmesinin beklendiği ifade edildi.