Bayat Ekmek Hikayesi
-“Allah razı olsun. Bende yemek yiyecektim şimdi yerim.” dedi.
-“Hanife teyze annem tabağı istedi.” dedim. Hanife teyze kapıyı kapatmadan mutfağa giderek getirdiğim dolmayı kendi tabağına döktü. O esnada içeriye doğru baktım. Oturma odası karanlıktı. Işığını yakmak için içeri doğru girdim ve ışığı açtım. Masanın üstünde bir bardak su ve ıslatılmış ekmeklerin doğranmış olduğu bir tabak vardı. Hemen dışarı çıktım.
Hanife teyze tabağı uzattı.
-“İki cihanda aziz olun evladım” dedi.
-“Sağ ol” dedim…
Eve geldiğimde annem:
-“Ne o ne oldu? Suratından düşen bin parça” dedi.
-“Anne, Hanife teyze tabağa bayat ekmekleri doğranmıştı yiyordu” dedim. -“Olur mu kızım? Baban da emekli, O da eşinden emekli maaşı baban kadar alıyor. Sen yanlış görmüşsündür, kuşlar içindir o. Biz geçiniyorsak ki 3 kişiyiz, O tek başına hayli hayli geçinir.” dedi.
Ertesi akşam anneme ne pişirdiğini sordum, etli kuru fasulye olduğunu öğrendim. İçimi bir kurt kemiriyordu. Akşam yemeğine oturmadan;
-“Anne Hanife teyzeye de bir tabak götüreyim mi?” dedim. Annem;
-“Kuru fasülye birtanem. Götür de, ulaşılmaz bir şey değil” dedi.
-“Olsun hadi ver götüreyim” dedim. Bir tabak sıcacık kuru fasulyeyi elime aldım. Hanife Teyzenin kapısını çaldım. Hanife teyzenin sesi:
-“Kim o?”
-“Ben Zeynep” dedim.
Kapıyı açtı gülümseyerek, yüzüme baktı.
-“Annem kuru fasulye yolladı bilmem sever misiniz?” dedim.
Hanife Teyze:
-“Nimeti ayırt etmem tabii ki severim. Allah razı olsun evladım sizden.”
Ben:
-“Ha unutmadan annem tabağı istiyor.” dedim.
Hanife teyze mutfak yoluna yönelir yönelmez, ben doğru içeri girdim.. Masanın üstünde bir bardak su, ıslak ekmeklerin konduğu yarısı yenmiş tabak ve annemin bir gün önce verdiği dolmadan 2-3 tane vardı. Soracaktım, sormalıydım. İçim içimi kemiriyordu. Hanife teyze, beni kapıda göremeyince içeriye yanıma geldi.. Sanki ‘Sor’ der gibi yüzüme bakıyordu ve sordum… DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ…
-“Allah razı olsun. Bende yemek yiyecektim şimdi yerim.” dedi.
-“Hanife teyze annem tabağı istedi.” dedim. Hanife teyze kapıyı kapatmadan mutfağa giderek getirdiğim dolmayı kendi tabağına döktü. O esnada içeriye doğru baktım. Oturma odası karanlıktı. Işığını yakmak için içeri doğru girdim ve ışığı açtım. Masanın üstünde bir bardak su ve ıslatılmış ekmeklerin doğranmış olduğu bir tabak vardı. Hemen dışarı çıktım.
Hanife teyze tabağı uzattı.
-“İki cihanda aziz olun evladım” dedi.
-“Sağ ol” dedim…
Eve geldiğimde annem:
-“Ne o ne oldu? Suratından düşen bin parça” dedi.
-“Anne, Hanife teyze tabağa bayat ekmekleri doğranmıştı yiyordu” dedim. -“Olur mu kızım? Baban da emekli, O da eşinden emekli maaşı baban kadar alıyor. Sen yanlış görmüşsündür, kuşlar içindir o. Biz geçiniyorsak ki 3 kişiyiz, O tek başına hayli hayli geçinir.” dedi.
Ertesi akşam anneme ne pişirdiğini sordum, etli kuru fasulye olduğunu öğrendim. İçimi bir kurt kemiriyordu. Akşam yemeğine oturmadan;
-“Anne Hanife teyzeye de bir tabak götüreyim mi?” dedim. Annem;
-“Kuru fasülye birtanem. Götür de, ulaşılmaz bir şey değil” dedi.
-“Olsun hadi ver götüreyim” dedim. Bir tabak sıcacık kuru fasulyeyi elime aldım. Hanife Teyzenin kapısını çaldım. Hanife teyzenin sesi:
-“Kim o?”
-“Ben Zeynep” dedim.
Kapıyı açtı gülümseyerek, yüzüme baktı.
-“Annem kuru fasulye yolladı bilmem sever misiniz?” dedim.
Hanife Teyze:
-“Nimeti ayırt etmem tabii ki severim. Allah razı olsun evladım sizden.”
Ben:
-“Ha unutmadan annem tabağı istiyor.” dedim.
Hanife teyze mutfak yoluna yönelir yönelmez, ben doğru içeri girdim.. Masanın üstünde bir bardak su, ıslak ekmeklerin konduğu yarısı yenmiş tabak ve annemin bir gün önce verdiği dolmadan 2-3 tane vardı. Soracaktım, sormalıydım. İçim içimi kemiriyordu. Hanife teyze, beni kapıda göremeyince içeriye yanıma geldi.. Sanki ‘Sor’ der gibi yüzüme bakıyordu ve sordum… DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ…