İşte mükemmel bir netice
Tüccar gelir ve çantasını alır. Ancak sıra marangoza vadetmiş olduğu 100 altını ödemeye gelince yan çizer ve ödemeyi reddeder. Marangoza vere vere 5 altın vermek ister. Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler. Açgözlü tüccar, vaat edilen 100 altını vermemek için cüzdanında 800 değil 900 altın olduğu iddiasında bulunur ve iyi niyetli marangoza iftira atarak, çantadan para aldığını iddia eder. Rahip, marangoz için ayağa kalkar. Marangozu tanıdığını ve onun dürüst ve dindar bir adam olduğunu söyler. Asla böyle bir şey yapmayacağını da ekler sözlerine. İşin içinden çıkamazlar ve rahip, tüccarı ve marangozu alıp Frankfurt mahkemesine götürür.
Hakim tarafından süreç başlatılır. Tüccardan, İncil’e elini koyarak 900 altın kaybettiğine yemin etmesini ister. Tüccar tereddüt etmeden elini İncil’e koyar ve yeminini eder. Yargıç bu sefer de marangozdan 800 altın bulduğuna dair yemin etmesini ister. Marangoz da elini İncil’e basar ve aynı şekilde yemin eder.
Herkes neticenin ne olacağını, hakimin nasıl bir karar vereceğini beklemektedir. Hakim her şeyin gün gibi açık olduğunu söyler ve şöyle devam eder:
“Marangoz 800 altın bulduğuna yemin ederken, tüccar da 900 altın kaybettiğine yemin etmektedir. İkisinin de yalan söylemediğine inanıyorum, yani marangozun bulduğu kese tüccara ait olamaz. Bu sebeple de marangozun bulduğu paranın bir sahibi çıkmadığına göre bu para artık marangozun kendisine aittir. Tüccara gelince, kaybetmiş olduğu 900 altınını aramaya devam edebilir.”
Fakir ama dürüst bir marangoza vadettiği ödülü reddeden, üstelik ona iftira atmaya da çekinmeyen cimri bir tüccar, adil bir yargıç tarafından hak ettiğini bulmuş ve bu olay Frankfurt tarihine bu şekilde geçmiştir.
İşte mükemmel bir netice…
Tüccar gelir ve çantasını alır. Ancak sıra marangoza vadetmiş olduğu 100 altını ödemeye gelince yan çizer ve ödemeyi reddeder. Marangoza vere vere 5 altın vermek ister. Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler. Açgözlü tüccar, vaat edilen 100 altını vermemek için cüzdanında 800 değil 900 altın olduğu iddiasında bulunur ve iyi niyetli marangoza iftira atarak, çantadan para aldığını iddia eder. Rahip, marangoz için ayağa kalkar. Marangozu tanıdığını ve onun dürüst ve dindar bir adam olduğunu söyler. Asla böyle bir şey yapmayacağını da ekler sözlerine. İşin içinden çıkamazlar ve rahip, tüccarı ve marangozu alıp Frankfurt mahkemesine götürür.
Hakim tarafından süreç başlatılır. Tüccardan, İncil’e elini koyarak 900 altın kaybettiğine yemin etmesini ister. Tüccar tereddüt etmeden elini İncil’e koyar ve yeminini eder. Yargıç bu sefer de marangozdan 800 altın bulduğuna dair yemin etmesini ister. Marangoz da elini İncil’e basar ve aynı şekilde yemin eder.
Herkes neticenin ne olacağını, hakimin nasıl bir karar vereceğini beklemektedir. Hakim her şeyin gün gibi açık olduğunu söyler ve şöyle devam eder:
“Marangoz 800 altın bulduğuna yemin ederken, tüccar da 900 altın kaybettiğine yemin etmektedir. İkisinin de yalan söylemediğine inanıyorum, yani marangozun bulduğu kese tüccara ait olamaz. Bu sebeple de marangozun bulduğu paranın bir sahibi çıkmadığına göre bu para artık marangozun kendisine aittir. Tüccara gelince, kaybetmiş olduğu 900 altınını aramaya devam edebilir.”
Fakir ama dürüst bir marangoza vadettiği ödülü reddeden, üstelik ona iftira atmaya da çekinmeyen cimri bir tüccar, adil bir yargıç tarafından hak ettiğini bulmuş ve bu olay Frankfurt tarihine bu şekilde geçmiştir.
İşte mükemmel bir netice…