13 yılda pişen tavuk…
Uzakmış, belki 20 dakika filan sonra vardık evine. Tek katlı, eskiceydi. Baktım yanında da bir camii var. Hem Cuma namazını orada kılayım hem de çıkışta imam ile konuşayım dedim. Uzun uzun sohbet ettik, neler neler öğrendim. Cemaat olarak kirasını ödediklerini, babasız bu çocuğun annesinin de kanser hastalığı ile mücadele ettiğini, ellerinden geleni yapıp çocuğu okutmak istediklerini söyledi. Meğer çocuk bırakmak zorunda kalmış okulunu, kıyafet bulamamış, çanta alamamış.
Camii hocası ile birlikte hareket edelim diye anlaştık. Önce kıyafetlerini aldık, okula başlattık. Bir süre daha her Cuma gelip tavuğunu almaya devam etti benden. Zarf da çıkıyordu tabii ki tavuk poşetinin içinden. O para elhamdülillah çok dertlerine deva oldu. Sonra bir Cuma gelmedi çocuk. Ben gittim akşama doğru camii imamına sormaya.
O gün sabah annesi vefat etmiş. İkindi namazında ise defnedilmiş. “Şimdi ne olacak, ortada kaldı benim küçük yetimim” derken, sağolsun devletimiz korumaya aldı. Ben de bir daha görmedim çocuğu…
Geçen ay memleketim Erzurum’a gitmiştim. Taşhan Çarşıda hafif ama kalp krizi gibi bir şey geçirmişim. Hemen hastaneye götürmüşler beni. Oda da açtım gözlerimi. Sonra baktım baş ucumda bekleyen birisi var. Dua ediyor sanki. Beyaz önlüklü genç bir kız. “Geçmiş olsun Ahmet Amcam, çok şükür iyi olacaksın” demesin mi bana. Teşekkür ettim, ama kimdi bilemedim. Eşim üç yıl önce vefat etmişti. Çocuklarım ise haber edilse bile acaba taaa İstanbul’dan buradaki hastaneye gelmiş miydi hemen? Peki bu doktor kıyafetli genç kız kimdi?
O an kızcağız dedi ki: “Tavukçunun önündeki kız çocuğuyum ben. Senin şu an geldiğin hastane de benim ilk görev yerim ve az önce nöbetim bitti. Ama şimdiye kadar senin uyanmadı bekledim. Ama meraklanma. Çocukların yoldalar. Hem ben varım burada. Ahmet Amcam, sen iyi olacaksın. Canı çekip alamayan ve okuyamayan daha çoook küçük kıza tavuk dağıtacaksın…
İyilik yap demişler, illa ki döner bulur sahibini… İyilere denk gelmek ve iyilerden olabilmek duasıyla efendim 🌹
Uzakmış, belki 20 dakika filan sonra vardık evine. Tek katlı, eskiceydi. Baktım yanında da bir camii var. Hem Cuma namazını orada kılayım hem de çıkışta imam ile konuşayım dedim. Uzun uzun sohbet ettik, neler neler öğrendim. Cemaat olarak kirasını ödediklerini, babasız bu çocuğun annesinin de kanser hastalığı ile mücadele ettiğini, ellerinden geleni yapıp çocuğu okutmak istediklerini söyledi. Meğer çocuk bırakmak zorunda kalmış okulunu, kıyafet bulamamış, çanta alamamış.
Camii hocası ile birlikte hareket edelim diye anlaştık. Önce kıyafetlerini aldık, okula başlattık. Bir süre daha her Cuma gelip tavuğunu almaya devam etti benden. Zarf da çıkıyordu tabii ki tavuk poşetinin içinden. O para elhamdülillah çok dertlerine deva oldu. Sonra bir Cuma gelmedi çocuk. Ben gittim akşama doğru camii imamına sormaya.
O gün sabah annesi vefat etmiş. İkindi namazında ise defnedilmiş. “Şimdi ne olacak, ortada kaldı benim küçük yetimim” derken, sağolsun devletimiz korumaya aldı. Ben de bir daha görmedim çocuğu…
Geçen ay memleketim Erzurum’a gitmiştim. Taşhan Çarşıda hafif ama kalp krizi gibi bir şey geçirmişim. Hemen hastaneye götürmüşler beni. Oda da açtım gözlerimi. Sonra baktım baş ucumda bekleyen birisi var. Dua ediyor sanki. Beyaz önlüklü genç bir kız. “Geçmiş olsun Ahmet Amcam, çok şükür iyi olacaksın” demesin mi bana. Teşekkür ettim, ama kimdi bilemedim. Eşim üç yıl önce vefat etmişti. Çocuklarım ise haber edilse bile acaba taaa İstanbul’dan buradaki hastaneye gelmiş miydi hemen? Peki bu doktor kıyafetli genç kız kimdi?
O an kızcağız dedi ki: “Tavukçunun önündeki kız çocuğuyum ben. Senin şu an geldiğin hastane de benim ilk görev yerim ve az önce nöbetim bitti. Ama şimdiye kadar senin uyanmadı bekledim. Ama meraklanma. Çocukların yoldalar. Hem ben varım burada. Ahmet Amcam, sen iyi olacaksın. Canı çekip alamayan ve okuyamayan daha çoook küçük kıza tavuk dağıtacaksın…
İyilik yap demişler, illa ki döner bulur sahibini… İyilere denk gelmek ve iyilerden olabilmek duasıyla efendim 🌹