Genç bir oğlan okula giderken yolda içi para dolu cüzdan görür ve…
Abi geldi, gel bakalım içeri dedi. Dedim tamam, ızdırap bitti en azından hemen gireyim çıkayım da gideyim şuradan.
İçerideki sahne inanılmazdı, kırklı yaşlarında pos bıyıklı kilolu bir amca, amirin önündeki sandalyede oturmuş derin derin nefes alıyor. Cüzdanının bulunmuş olma sevinci yerine bir öfke hali hakim.
Sonra az önceki abi tekrar geldi ve üstümü aradı. 1₺ harçlığım vardı cebimde. O zamanlar büyük para benim için, öyle az sanmayın, 4 simit alınıyor o paraya. Amirim 1₺ çıktı sadece dedi cebimi arayan abi. Pos bıyıklı amca olsun ne kadar kurtarırsak kardır deyip de almasın mı parayı elimden.
Ben iyice şaşkınım tabi, abi o benim harçlığım demeye kalmadan sus seni hırsız diye bağırdı pos bıyıklı amca. Sus paranın kalanı nerde söyle çabuk, dedi. Ne parası ne oluyor derken küçük bir çocuğun yapacağı en doğal şeyi yapıp ağlamaya başladım. Bak bir de ağlıyor hırsıza bak üste çıkacak,dediklerinde benim korkan halim iyice zirveye ulaşmış ne diyeceğimi de bilmiyordum. Konuşmaya da takatim yoktu. Susmayı tercih ettim, ne kadar tercih denebilirse…
1 saatten fazla zaman geçmişti ve artık okul da bitmek üzereydi. Servise de geç kalırsam 10 km boyunca köye kadar yürümek zorunda kalabilirdim. Yalvar yakar çıkmak istedim, amir insaflıymış azıcık, bak almamış işte çocuk alsa niye getirsin buraya cüzdanı dedi de, zorla ikna etti adamı.
Karakoldan bir çıkış anım var ki, sanki içeride 70 yıl yatmış gibiydim. Nazım’ın özgürlük dizelerini, o gün ben de yazabilirdim o derece yani. Çıkar çıkmaz okula koştum, ders bitmek üzere tabi. Müdür bey bir güzel geç kalma azarı attıktan sonra dinlemedi bile hemen ceza verdi. Sonra da derse gönderdi. Sınıfa girdim ama hala ayaklarım titriyordu. Geçtim sırama oturdum, olay üzerine düşündüm epey süre, oysa iyilik yaptım dedim niye böyle oldu ki…
Aradan çok zaman geçmedi, yine bir öğle arası çarşıdaydım, öğle namazını kıldım. Baktım cenaze var öğle namazına müteakip, babam kimin olursa oksun katıl cenazelere derdi, kişi gider Rabbimin emaneti kalır onu uğurlamak üzerimize borçtur diye.
Neyse kıldık namazı, bizim amir amca gördü beni uzaktan çağırdı hemen yanına. Görünce ödüm koptu, kaçsam mı dedim ama artık polis görünce bacaklarım otomatik titremeye başlar olmuştu, neyse mecbur gittim yanına…
İstemsizce valla ben suçsuzum dedim, sakin ol dedi, biliyorum zaten, kimin cenazesi bu bilmiyor musun? Hayır demek için kafamı salladım ama dedim yine başım belaya girecek, cenazeye katıldı diye başım belaya giren ilk insan ben olacağım diye düşündüm.
Senin cüzdanını bulduğun adamın, dedi. Kahve içerken nefessiz kalmış da vefat etmiş. Kendisini uzun zamandır tanırım, ilçenin saygın kişilerindendi. Lakin, birazcık aksi biriydi, sen onun cüzdanı bulduğunda cüzdanda eksik para çıktı onun dediğine göre.
O da tabii senin aldığını düşündü. Dediğim dedik biridir, kolay kolay ikna edilmez. O sebeple öyle davrandı o gün sana. Valla ben almadım dedim, biliyorum dedi gülümseyerek, daha sonra hanımı aradı parayı ceketinde unutmuş evde, seni boşuna üzdük o gün.
Uzaklara daldım o an, sinirlenmek yerine aklanmış biri gibi hissettim, masumdum ve öğrenilmişti bu, bir süre sessizlik oldu. Sonra asker selamı verip uzaklaştım yanından, tam okula doğru yöneldim ki, muhtemelen cenaze yalınlarından iki kişinin sohbeti geliverdi kulağıma;
-“Vay be yalan dünya, ecelin ne zaman geleceği bilinmiyor işte sorma, koca denizde bile boğulmuyor da insan, 1 liralık kahveden nefessiz kalıp gidebiliyor…”
1 lira sözü kulağımda yankılanmaya başladı… Ya Rabbim dedim bir yetimin 1 lirasının hakkını dahi unutmayan Sen, bizi haramdan koru, zalim olmaktan sana sığınırım… Ben mazlum olmaya razıyım sen bizi yeter ki şaşırtma.
Abi geldi, gel bakalım içeri dedi. Dedim tamam, ızdırap bitti en azından hemen gireyim çıkayım da gideyim şuradan.
İçerideki sahne inanılmazdı, kırklı yaşlarında pos bıyıklı kilolu bir amca, amirin önündeki sandalyede oturmuş derin derin nefes alıyor. Cüzdanının bulunmuş olma sevinci yerine bir öfke hali hakim.
Sonra az önceki abi tekrar geldi ve üstümü aradı. 1₺ harçlığım vardı cebimde. O zamanlar büyük para benim için, öyle az sanmayın, 4 simit alınıyor o paraya. Amirim 1₺ çıktı sadece dedi cebimi arayan abi. Pos bıyıklı amca olsun ne kadar kurtarırsak kardır deyip de almasın mı parayı elimden.
Ben iyice şaşkınım tabi, abi o benim harçlığım demeye kalmadan sus seni hırsız diye bağırdı pos bıyıklı amca. Sus paranın kalanı nerde söyle çabuk, dedi. Ne parası ne oluyor derken küçük bir çocuğun yapacağı en doğal şeyi yapıp ağlamaya başladım. Bak bir de ağlıyor hırsıza bak üste çıkacak,dediklerinde benim korkan halim iyice zirveye ulaşmış ne diyeceğimi de bilmiyordum. Konuşmaya da takatim yoktu. Susmayı tercih ettim, ne kadar tercih denebilirse…
1 saatten fazla zaman geçmişti ve artık okul da bitmek üzereydi. Servise de geç kalırsam 10 km boyunca köye kadar yürümek zorunda kalabilirdim. Yalvar yakar çıkmak istedim, amir insaflıymış azıcık, bak almamış işte çocuk alsa niye getirsin buraya cüzdanı dedi de, zorla ikna etti adamı.
Karakoldan bir çıkış anım var ki, sanki içeride 70 yıl yatmış gibiydim. Nazım’ın özgürlük dizelerini, o gün ben de yazabilirdim o derece yani. Çıkar çıkmaz okula koştum, ders bitmek üzere tabi. Müdür bey bir güzel geç kalma azarı attıktan sonra dinlemedi bile hemen ceza verdi. Sonra da derse gönderdi. Sınıfa girdim ama hala ayaklarım titriyordu. Geçtim sırama oturdum, olay üzerine düşündüm epey süre, oysa iyilik yaptım dedim niye böyle oldu ki…
Aradan çok zaman geçmedi, yine bir öğle arası çarşıdaydım, öğle namazını kıldım. Baktım cenaze var öğle namazına müteakip, babam kimin olursa oksun katıl cenazelere derdi, kişi gider Rabbimin emaneti kalır onu uğurlamak üzerimize borçtur diye.
Neyse kıldık namazı, bizim amir amca gördü beni uzaktan çağırdı hemen yanına. Görünce ödüm koptu, kaçsam mı dedim ama artık polis görünce bacaklarım otomatik titremeye başlar olmuştu, neyse mecbur gittim yanına…
İstemsizce valla ben suçsuzum dedim, sakin ol dedi, biliyorum zaten, kimin cenazesi bu bilmiyor musun? Hayır demek için kafamı salladım ama dedim yine başım belaya girecek, cenazeye katıldı diye başım belaya giren ilk insan ben olacağım diye düşündüm.
Senin cüzdanını bulduğun adamın, dedi. Kahve içerken nefessiz kalmış da vefat etmiş. Kendisini uzun zamandır tanırım, ilçenin saygın kişilerindendi. Lakin, birazcık aksi biriydi, sen onun cüzdanı bulduğunda cüzdanda eksik para çıktı onun dediğine göre.
O da tabii senin aldığını düşündü. Dediğim dedik biridir, kolay kolay ikna edilmez. O sebeple öyle davrandı o gün sana. Valla ben almadım dedim, biliyorum dedi gülümseyerek, daha sonra hanımı aradı parayı ceketinde unutmuş evde, seni boşuna üzdük o gün.
Uzaklara daldım o an, sinirlenmek yerine aklanmış biri gibi hissettim, masumdum ve öğrenilmişti bu, bir süre sessizlik oldu. Sonra asker selamı verip uzaklaştım yanından, tam okula doğru yöneldim ki, muhtemelen cenaze yalınlarından iki kişinin sohbeti geliverdi kulağıma;
-“Vay be yalan dünya, ecelin ne zaman geleceği bilinmiyor işte sorma, koca denizde bile boğulmuyor da insan, 1 liralık kahveden nefessiz kalıp gidebiliyor…”
1 lira sözü kulağımda yankılanmaya başladı… Ya Rabbim dedim bir yetimin 1 lirasının hakkını dahi unutmayan Sen, bizi haramdan koru, zalim olmaktan sana sığınırım… Ben mazlum olmaya razıyım sen bizi yeter ki şaşırtma.