Kasa anahtarı
İlk bulduğu boş sandalyeye çökercesine oturdu ve anlatmaya başladı… Yanımızdaki masada oturduğu için anlattıklarını bir bir duyuyorduk.
“Benim dört tane dairem vardı. Bankada param da vardı. Karımdan kalan ufak tefek birkaç mücevheri de ekledim, iki kızımı ve damatlarımı çağırdım ve ‘Bunları size taksim edeyim, sonra birinizin evinde kalırım, yalnız yaşamak istemiyorum,’ dedim. Yaptım da. Her şeyimi onlara verdim. İki kızımda birer yıl kalacaktım, böyle konuşmuştuk. Baştan her şey yolunda gitti. Sonra bu anlaşma aylara, haftalara, şimdi de günlere indi. İkisi de kendi düzenleri bozulsun istemediğinden beni artık evinde istemiyor. Anlayacağınız, beni kapının önüne koyacaklar.”
İshak Efendi diye bir adam, “Bu mudur senin bütün derdin?” dedi ; “Sen merak etme, yarın sabah burada buluşalım, senin derdini çözeceğim”…
Biz olanları sonraki günlerde kahvenin sahibine sorarak öğrendik. Zavallı amcanın sonunu çok merak etmiştik… Bu iki amca, ertesi gün buluşmuş, İshak Efendi cebinden şöyle süslüce bir anahtar çıkarmış ve Şapat’a vermiş. Bu bir banka kasası anahtarıymış ve üstünde “OB” harfleriyle bir de numara yer almaktaymış. “OB”, Osmanlı Bankası’nın kısaltmasıydı. Bankanın itibarı da çok büyüktü elbette.
“Bak, bu anahtarı hangi kızının evinde daha çok kalmak istiyorsan o evde kaybetmiş gibi yapacaksın. Dikkat et de nereye attığını unutayım deme. Sonra ‘anahtarım kayboldu’ diye ortalığı ayağa kaldıracak, bir müddet aradıktan sonra da bulacaksın. Kızın sana ‘Bu ne anahtarı?’ diye sorduğunda, ‘Ne anahtarı olacak, kasa anahtarı. Sen bütün varlığımı size verdiğimi mi zannediyorsun? Paralarım, tahvillerim, banka kasasında duruyor. Kimin evinde hak vaki olursa, anahtar ve kalan servetimin hepsi onun olacak. Kafamdaki plan bu’ diyeceksin.”
Şapat Bey, İshak Efendi’nin bütün dediklerini yapar ve sonradan takip edip öğrendiğimize göre de küçük kızının evinde krallar gibi yaşar.
Vefatından sonra kızı ve damadı anahtarı alıp bankaya giderler. Banka onlara; “Ne böyle bir kasa numaramız var, ne de böyle bir anahtarımız” der.
Şapat Bey bir de yazı bırakmış ardından ibreti alem olsun diye:
“Sizi ancak böyle adam edebilirdim!”
Eskiler der ki; “Paran varsa itibarın var…”
Ve anlıyoruz ki bir daha, kitaplar ne yapman gerektiğini, İnsanlar ne yapmaman gerektiğini öğretir…
İlk bulduğu boş sandalyeye çökercesine oturdu ve anlatmaya başladı… Yanımızdaki masada oturduğu için anlattıklarını bir bir duyuyorduk.
“Benim dört tane dairem vardı. Bankada param da vardı. Karımdan kalan ufak tefek birkaç mücevheri de ekledim, iki kızımı ve damatlarımı çağırdım ve ‘Bunları size taksim edeyim, sonra birinizin evinde kalırım, yalnız yaşamak istemiyorum,’ dedim. Yaptım da. Her şeyimi onlara verdim. İki kızımda birer yıl kalacaktım, böyle konuşmuştuk. Baştan her şey yolunda gitti. Sonra bu anlaşma aylara, haftalara, şimdi de günlere indi. İkisi de kendi düzenleri bozulsun istemediğinden beni artık evinde istemiyor. Anlayacağınız, beni kapının önüne koyacaklar.”
İshak Efendi diye bir adam, “Bu mudur senin bütün derdin?” dedi ; “Sen merak etme, yarın sabah burada buluşalım, senin derdini çözeceğim”…
Biz olanları sonraki günlerde kahvenin sahibine sorarak öğrendik. Zavallı amcanın sonunu çok merak etmiştik… Bu iki amca, ertesi gün buluşmuş, İshak Efendi cebinden şöyle süslüce bir anahtar çıkarmış ve Şapat’a vermiş. Bu bir banka kasası anahtarıymış ve üstünde “OB” harfleriyle bir de numara yer almaktaymış. “OB”, Osmanlı Bankası’nın kısaltmasıydı. Bankanın itibarı da çok büyüktü elbette.
“Bak, bu anahtarı hangi kızının evinde daha çok kalmak istiyorsan o evde kaybetmiş gibi yapacaksın. Dikkat et de nereye attığını unutayım deme. Sonra ‘anahtarım kayboldu’ diye ortalığı ayağa kaldıracak, bir müddet aradıktan sonra da bulacaksın. Kızın sana ‘Bu ne anahtarı?’ diye sorduğunda, ‘Ne anahtarı olacak, kasa anahtarı. Sen bütün varlığımı size verdiğimi mi zannediyorsun? Paralarım, tahvillerim, banka kasasında duruyor. Kimin evinde hak vaki olursa, anahtar ve kalan servetimin hepsi onun olacak. Kafamdaki plan bu’ diyeceksin.”
Şapat Bey, İshak Efendi’nin bütün dediklerini yapar ve sonradan takip edip öğrendiğimize göre de küçük kızının evinde krallar gibi yaşar.
Vefatından sonra kızı ve damadı anahtarı alıp bankaya giderler. Banka onlara; “Ne böyle bir kasa numaramız var, ne de böyle bir anahtarımız” der.
Şapat Bey bir de yazı bırakmış ardından ibreti alem olsun diye:
“Sizi ancak böyle adam edebilirdim!”
Eskiler der ki; “Paran varsa itibarın var…”
Ve anlıyoruz ki bir daha, kitaplar ne yapman gerektiğini, İnsanlar ne yapmaman gerektiğini öğretir…