Efsane Samanyolu şarkısı ve…
Babası Hasan Akgürgen’in, Köy Enstitüleri’ndeki görevinden ötürü Berkant, Ankara’nın Hasanoğlan Köyü’nde dünyaya gelmiş, ilkokula Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde başlamış, babasının tayini gereği, Bilecik’e, Denizli’ye gitmiş ama, ailesi tarafından hep “köy enstitüsü ruhu”yla büyütülmüş biriydi…
Berkant’ın temel eğitimini aldığı Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde; kültür-edebiyat derslerini Sabahattin Eyüboğlu, tarih derslerini Ordinaryüs Profesör Enver Ziya Karal, ziraat derslerini Profesör Kazım Köylü, coğrafya derslerini Profesör Ferruh Sanır, zooteknik derslerini Profesör Selahattin Batu, ekonomi derslerini Profesör Muhlis Ete vermekteydi.
Peki, ya müzik derslerini?.. İşte fark… Âşık Veysel ve Ruhi Su!.. Ankara Konservatuvarı’nın bu saygın ustaları klasik müzik öğretiyordu.
1945 senesinde, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün enstrüman demirbaşı nasıldı biliyor musunuz?
Şöyle:
259 mandolin, 55 keman, 37 bağlama, 8 akordeon, 3 piyano, 3 davul, 1 metronom ve 1 pikap.. “Harika çocuk”lar olarak tanınan Suna Kan ve İdil Biret, enstitüye misafir getiriliyor, köy çocuklarını teşvik için yaşıtlarından keman ve piyano dinletiliyordu. Âşık Veysel ve Ruhi Su ise saz çalmasını öğretiyordu çocuklara. Âşık Veysel, enstitü bahçesine kiraz fidanı dikmiş, seneler sonra ziyaret edip kollarını açarak kiraz ağacına sarılmış, nasıl boy verdiğini hissetmişti..
Resim yapıyorlar, voleybol oynuyorlardı.. Sinema ve tiyatro salonları vardı..
Bedri Rahmi Eyüboğlu bir hatırasını şöyle anlatmıştır: “Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gitmiştik. Okulun hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk görmüştüm. Gece nöbeti ona düşmüş, elinde bir kitap vardı, dalmıştı okumaya. Shakespeare okuyordu. Okuduğunu nasıl kavradığını, ertesi gün oynadıkları piyeste gördük.”
Mozart, Vivaldi, Beethoven dinliyorlar; Gorki, Tolstoy, Zola okuyordu bu çocuklar. Molieré’in “Kibarlık Budalası”nı, Sofokles’in “Kral Oedipus”unu, Gogol’un “Müfettiş”ini sahneleyebiliyorlardı. Mesela, bir mezuniyet töreni programında sıralama şöyleydi:
İstiklal Marşı, bağlama konseri, türküler, mandolin konseri, şiirler, keman konseri, piyano konseri, koro, Anton Çehov’un “Bir Evlenme Teklifi”, diploma takdimi ve topluca oynanan zeybek…
Tüm zamanların gelmiş geçmiş en efsane şarkısı “Samanyolu”nu ölümsüzleştiren, dededen toruna nesiller boyu bir marş edasında ezberleten Berkant, işte bu “ruh”un Türkiye’ye armağanı idi…
İşin ilginç tarafı ise, romantizm tarihimizin en önemli şarkısının adı “Samanyolu” dur ama, şarkının içinde tek kelime “Samanyolu” geçmemektedir… Tıpkı, eğitim-öğretim tarihimizin en önemli parçası KÖY ENSTİTÜLERİ’nin, günümüzün eğitim sisteminde adının pek geçmemesi gibi….
Yılmaz Özdil.. Adam Kitabı’ndan alıntıdır……
Babası Hasan Akgürgen’in, Köy Enstitüleri’ndeki görevinden ötürü Berkant, Ankara’nın Hasanoğlan Köyü’nde dünyaya gelmiş, ilkokula Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde başlamış, babasının tayini gereği, Bilecik’e, Denizli’ye gitmiş ama, ailesi tarafından hep “köy enstitüsü ruhu”yla büyütülmüş biriydi…
Berkant’ın temel eğitimini aldığı Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde; kültür-edebiyat derslerini Sabahattin Eyüboğlu, tarih derslerini Ordinaryüs Profesör Enver Ziya Karal, ziraat derslerini Profesör Kazım Köylü, coğrafya derslerini Profesör Ferruh Sanır, zooteknik derslerini Profesör Selahattin Batu, ekonomi derslerini Profesör Muhlis Ete vermekteydi.
Peki, ya müzik derslerini?.. İşte fark… Âşık Veysel ve Ruhi Su!.. Ankara Konservatuvarı’nın bu saygın ustaları klasik müzik öğretiyordu.
1945 senesinde, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün enstrüman demirbaşı nasıldı biliyor musunuz?
Şöyle:
259 mandolin, 55 keman, 37 bağlama, 8 akordeon, 3 piyano, 3 davul, 1 metronom ve 1 pikap.. “Harika çocuk”lar olarak tanınan Suna Kan ve İdil Biret, enstitüye misafir getiriliyor, köy çocuklarını teşvik için yaşıtlarından keman ve piyano dinletiliyordu. Âşık Veysel ve Ruhi Su ise saz çalmasını öğretiyordu çocuklara. Âşık Veysel, enstitü bahçesine kiraz fidanı dikmiş, seneler sonra ziyaret edip kollarını açarak kiraz ağacına sarılmış, nasıl boy verdiğini hissetmişti..
Resim yapıyorlar, voleybol oynuyorlardı.. Sinema ve tiyatro salonları vardı..
Bedri Rahmi Eyüboğlu bir hatırasını şöyle anlatmıştır: “Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gitmiştik. Okulun hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk görmüştüm. Gece nöbeti ona düşmüş, elinde bir kitap vardı, dalmıştı okumaya. Shakespeare okuyordu. Okuduğunu nasıl kavradığını, ertesi gün oynadıkları piyeste gördük.”
Mozart, Vivaldi, Beethoven dinliyorlar; Gorki, Tolstoy, Zola okuyordu bu çocuklar. Molieré’in “Kibarlık Budalası”nı, Sofokles’in “Kral Oedipus”unu, Gogol’un “Müfettiş”ini sahneleyebiliyorlardı. Mesela, bir mezuniyet töreni programında sıralama şöyleydi:
İstiklal Marşı, bağlama konseri, türküler, mandolin konseri, şiirler, keman konseri, piyano konseri, koro, Anton Çehov’un “Bir Evlenme Teklifi”, diploma takdimi ve topluca oynanan zeybek…
Tüm zamanların gelmiş geçmiş en efsane şarkısı “Samanyolu”nu ölümsüzleştiren, dededen toruna nesiller boyu bir marş edasında ezberleten Berkant, işte bu “ruh”un Türkiye’ye armağanı idi…
İşin ilginç tarafı ise, romantizm tarihimizin en önemli şarkısının adı “Samanyolu” dur ama, şarkının içinde tek kelime “Samanyolu” geçmemektedir… Tıpkı, eğitim-öğretim tarihimizin en önemli parçası KÖY ENSTİTÜLERİ’nin, günümüzün eğitim sisteminde adının pek geçmemesi gibi….
Yılmaz Özdil.. Adam Kitabı’ndan alıntıdır……