HHaber

Kardeş Kazığı

Niyetim, taşınmazların iyilerini kendime alıp işe yaramazlarını da abime bırakmaktı. Çünkü evlendiğimiz zaman babam abimin düğününe yardım etmiş, eşyalarını almış olmasına rağmen, bana gelince; “Sen uyanıksın kendin halledersin“ diyerek yardım etmemişti. Bunu unutmamıştım, mal paylaşımı yaparken telafi etmeyi düşünüyordum. Tapu gününde abim benim yaptığım taksime güvenip araştırma dahi yapmayarak gerekli imzaları attı…

Kamulaştırma yapılacak yerler onda kalmıştı. Kamulaştırma süreci uzun sürdüğü ve değerinden az fiyat biçildiği için yine bir uyanıklıkla o yerleri abime vermiştim.

Kamulaştırma mahkemelerine gidip gelme parası bile arazi değerlerinden fazla tutacaktı hesabıma göre. Ama benim atladığım bir husus vardı. Kamulaştırma kanunu değişmişti, artık anlaşanlara yüksek para ödemekteydi Devlet…

Devlet abimin hesabına arazilerinden yüksek bir para yatırdı. Gerisini ise emlakçının birisine fiyatı çok önemsemeden satmıştı abim.

Ben ise değerli diye kendime almışolduğum tarlaları parça parça satmak zorunda kaldım. Çünkü tarlaların hepsini alacak devlet gibi bir müşteri bulmak zordu. Tarlaları bölük pörçük sattığım için yarı parası da gel git masraflarına gitmişti. Halbuki abim tarla parasıyla iyi bir yatırım dahi yapmıştı. Uyanıklık etmiştim kendimce ama olmamıştı…

Bir keresinde abimle sohbet ediyorduk. Ona. “Güya uyanık olanımız benim, halbuki sen daha çok zengin oldun” dedim. Bana ibretlik bir cevap verdi:
– “Başarının ölçüsü zenginlik değil ki. Çevrene hoş bir seda bırakabilirsen, kulluğunu layıkıyla yapabilirsen asıl başarı o. Sen doğru olduktan sonra işlerinde doğru olur. Gelmişim 71 yaşına, şimdiye kadar kazandım, bundan sonra ne işe yarayacak? Üç beş sene sonra geriye sadece kabrimde bir taş kalacak..” dedi.