HHaber

Şehidimiz Ölmeden Önce Eşinden Bakın Ne İstemiş

15 Temmuz gecesi Özel Kuvvetler’i ele geçirmeye çalışan komutanı vurarak tüm planı bozdu. Gazeteci Hande Fırat, darbe gecesi cesaretiyle tanıdığımız, 42 yaşında şehit verdiğimiz İşte o günü konuşmaya başlamıştık. Hatta iki gün öncesini, yani 13 Temmuz’u. Ömer Halisdemir, o gün eşinden -yaşanacakları sezdi mi bilinmez- Yasin okumasını istemiş: “Arkadaşlarımı aradım, Yasin okutturdum, kendim de okudum. Perşembe günü izinliydi, evdeydi. Gayet sorunsuz, güzel bir gün geçirdik. Cuma sabahı kahvaltı hazırladım, kendisi genelde kahvaltısını işyerinde yaptığı için ekmek arası bir şeyler koydum. Gitti işte…

Giderken vedalaştık, her zamanki gibi. O gün dışarıda kuzenleriyle karşılaştık, ben Ömer’in nöbette olduğunu onlara bile söylemedim, çünkü güvenliğe çok önem verirdi. Sitede bile çok nadirdi bizim Özel Kuvvetçi olduğumuzu bilen, kimseye söylemezdik. Akşam baktım televizyonlara, baya ayaklanma var, tanklar falan. 22.30’da eşimi telefonla aradım, uykuluydu sesi. “Hatice ne oldu?” dedi. Ben “Ömer burası çok fena, televizyonlar gösteriyor, Suriye gibi olmuş ortalık” dedim. Ömer afalladı, şaşırdı; “Tamam Hatice, burada bir şey yok, hiç merak etme” dedi. Çok soğukkanlıydı, onunla konuştuktan sonra o kadar rahatladım ki… Hiç merak etme, iyiyim O gece ilk konuşmalarını böyle anlattı Hatice Halisdemir.

Ömer Halisdemir ile Özel Kuvvetler’de nöbetteyken yaptıkları bu ilk konuşmadan sonra eşinin ailesine ve merak eden diğer akrabalarına “Bizde bir şey yok, merak etmeyin” demiş, onlar da rahatlamışlar. Hatice Halisdemir bir süre sonra Özel Harekâtçı bir arkadaşının eşini aramış: “Arkadaşımla konuşurken, o zaman çok büyük bir kayıp olduğunu öğrendim, onlar için çok üzüldüm. Ama bende çok acı vardı o gün, sabaha kadar oturdum. Başka bir arkadaşım aradı, telefonda bana ‘Hatice kimseye kapıyı açma, evlere de baskın yapacaklarmış’ dedi. Uyuyakalırsam diye çocuklara, kimseye kapıyı açmasınlar diye not yazdım. Çocuklar uyumuştu zaten. Sürekli Ömer’e mesaj yazdım, sürekli aradım, cevap vermedi önce. Saat 00.40’ta görüşebildim. Ömer, ‘Hatice hiç merak etme, ben iyiyim’ dedi. Acelesi vardı, bir-iki kelime söyledi sadece. Başka da görüşemedim zaten, o gün sabaha kadar oturdum.” İnşallah yaralı getirirler Bilirsiniz ya, bir ağırlık çöker insana, konduramazsınız. Hatice Hanım da geceyi bu karanlık duyguyla geçiriyor. Gün ağarıyor ve beklemeyi sürdürüyor: “İkindi vaktiydi, 15.30-16.00 gibi… Arkaya ambulans geldi, ‘Şehit var’ dedim. Çocuklara söylemedim ama içimden kendi kendime ‘İnşallah Ömer’i yaralı getirirler’ diye dua ettim. Dedim ya, akşamdan biliyordum ben, o acıyı kıvranarak çektim. Sabaha kadar iki şişe kolonya bitirdim. Hatta bir ara kızım Elif Nur, ‘Anne bu halini babam görse çok gülerdi, çok fena duruyorsun’ diye güldü bana.”

İşte bu noktada ağlamaya başlıyor kahramanın eşi. Karşılıklı susuyoruz, ne gelir ki elden. Arkamızda bir yerden de hıçkırık sesi geliyordu. Elif Nur’un sesiydi bu: “Komşular geldiler kapının önüne. Camdan baktım böyle, bakarken bize döndüler ve kapının zilini duydum. Bitti zaten… Dedim ki, bize de ateş düştü.” İki çocuk, 18 yıllık evlilik… Ömer Halisdemir ile Hatice Halisdemir amca torunları. Ömer Halisdemir’in halası bir araya getirmiş onları, evlenmişler. İki çocukları olmuş: “Temmuz’un 26’sı evlilik yıldönümümüzdü. 16’sında eşim şehit oldu. O an, ambulansın geldiği o an, acımız çok büyüktü, yıkıldık, her şey bitti dedik. Evimizin direği gitti. Sağlıkçılar geldiler, zaten iğneleri yapınca o an hiçbir şey hissetmedik. Şimdi çok büyük bir acı, sadece acı var. Bazen ‘Allah’ım uykudan uyanalım, bu bir rüya olsun’ diyoruz ama yok, yine aynı şeyleri yaşıyoruz. Hayat arkadaşı, kocası, evinin direği… Türkiye’nin gönlünde kahramanlığıyla taht kurmuş olan şehit Ömer Halisdemir için karısının acı dolu gözyaşları bitmiyor.

Kocasının Özel Kuvvetler’deki eşya dolabını boşaltmaya gittiği günü anlatıyor: “Eşyalarını çok severdi. Bütün malzemelerini, eşyalarını dört dörtlük yapmak için uğraşırdı. Ben kıyafetlerini hazırlarken tek tek ütüsü bozulmasın diye elimle düzeltirdim. Aynı şekilde götürmüş, asmış. O kadar düzgündü ki, o dolabın halini görünce bittim ben. İyi ki gitmişim, iyi ki ellerimle boşaltmışım. Her şey çok değerliydi onun için, başkasının dokunmasına tahammül edemedim. Çantayla getirdim eşyalarını eve, çantayı daha açamadım. Ömer’in kokusu dağılacak diye açamadım. Sanki çantası gelmiş, şimdi de Ömer gelecekmiş gibi… Belki de diyorum çantadan destek alıyorum.”