Nihat Hatipoğlu Açıkladı
“Zulme uğrayanın bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.” (Buhari, Zekât, 41, 63; Tevhid, 1; Müslim, İman, 31; Tirmizi, Zekât, 6) Duası kabul edilenler kadar bedduası kabul edilenlere de dikkat etmemiz gerekir. Daha doğrusu, bedduayı hak etmemek lazım. Bedduanın muhatabı olmamak gerekir. İslam tarihinde önemli bir yere sahip ve Hz. Peygamber’in (SAV) baba ile anne tarafından akrabası olan hem de cennetle müjdelenmiş on kişiden biri sayılan Hz. Sad bin Ebu Vakkas’ın hadisesi bu konuda bizim için dikkat çeken bir örnektir.
Hz. Sad, Kufe valisidir. Dönem Hz. Ömer’in halifelik dönemidir. Bir ara Kufe halkından bir grup, valileri olan Hz. Sad’ı halifeye şikâyet ederler. Şikâyet konuları, Hz. Sad’ın namaz kılmayı bilmediği, askerin başında harekâta katılmadığı ve adil hareket etmediği şeklindedir. Hz. Ömer, bu şikâyetleri duyunca Mekke’de 7. Müslüman olarak İslam’a girmiş bu kutlu insanı daha fazla yıpranmasın diye hemen Medine’ye çağırır. Medine’de Hz. Sad’la bir araya gelir.
Hz. Ömer şikâyet konularını sıralar. Hz. Sad elbette çok üzülür ve adil davrandığını, namazı ise Hz. Peygamber’den (SAV) gördüğü ve öğrendiği gibi kıldırdığını anlatır. Hz. Ömer, Sad’ı görevden alır. Yıpransın istemez. Yerine Hz. Ammar’ı gönderir. Diğer yandan da iki müfettişini Kufe’ye olayı incelemesi için görevlendirir.
Hz. Sad bu yolculukta ve inceleme sırasında müfettişlerle bulunmayı ister. Hz. Ömer de görevden aldığı bu sevdiği valisinin isteğini reddetmez. Sen de şahit ol hakkında konuşulanlara der. Nihayet Hz. Ömer’in görevlileri ve Hz. Sad, Kufe’de cami cami dolaşırlar. Herkes Hz. Sad hakkında hayırlı şeyler söyler. Sadece bir mescitte (Benu Abs Yurdu adlı mescit) Usame adlı biri ayağa kalkar ve şöyle konuşur: “Evet, Sad hakkındaki şikâyetler doğrudur çünkü o,
“Zulme uğrayanın bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.” (Buhari, Zekât, 41, 63; Tevhid, 1; Müslim, İman, 31; Tirmizi, Zekât, 6) Duası kabul edilenler kadar bedduası kabul edilenlere de dikkat etmemiz gerekir. Daha doğrusu, bedduayı hak etmemek lazım. Bedduanın muhatabı olmamak gerekir. İslam tarihinde önemli bir yere sahip ve Hz. Peygamber’in (SAV) baba ile anne tarafından akrabası olan hem de cennetle müjdelenmiş on kişiden biri sayılan Hz. Sad bin Ebu Vakkas’ın hadisesi bu konuda bizim için dikkat çeken bir örnektir.
Hz. Sad, Kufe valisidir. Dönem Hz. Ömer’in halifelik dönemidir. Bir ara Kufe halkından bir grup, valileri olan Hz. Sad’ı halifeye şikâyet ederler. Şikâyet konuları, Hz. Sad’ın namaz kılmayı bilmediği, askerin başında harekâta katılmadığı ve adil hareket etmediği şeklindedir. Hz. Ömer, bu şikâyetleri duyunca Mekke’de 7. Müslüman olarak İslam’a girmiş bu kutlu insanı daha fazla yıpranmasın diye hemen Medine’ye çağırır. Medine’de Hz. Sad’la bir araya gelir.
Hz. Ömer şikâyet konularını sıralar. Hz. Sad elbette çok üzülür ve adil davrandığını, namazı ise Hz. Peygamber’den (SAV) gördüğü ve öğrendiği gibi kıldırdığını anlatır. Hz. Ömer, Sad’ı görevden alır. Yıpransın istemez. Yerine Hz. Ammar’ı gönderir. Diğer yandan da iki müfettişini Kufe’ye olayı incelemesi için görevlendirir.
Hz. Sad bu yolculukta ve inceleme sırasında müfettişlerle bulunmayı ister. Hz. Ömer de görevden aldığı bu sevdiği valisinin isteğini reddetmez. Sen de şahit ol hakkında konuşulanlara der. Nihayet Hz. Ömer’in görevlileri ve Hz. Sad, Kufe’de cami cami dolaşırlar. Herkes Hz. Sad hakkında hayırlı şeyler söyler. Sadece bir mescitte (Benu Abs Yurdu adlı mescit) Usame adlı biri ayağa kalkar ve şöyle konuşur: “Evet, Sad hakkındaki şikâyetler doğrudur çünkü o,