Bir bardak pirincin hikayesi
Hızlıca ve kimse görmeden oraya vardık. Eve girdiğimde, çocukluğumda girmiş olduğum evi hatırladım. Yerde bir sofra vardı ve etrafında iki çocuk daha bekliyordu. Sadece turşu koyulmuştu ve dört kaşık vardı. Çocuklar bana şaşkın gözlerle ve ürkekçe bakıyordu. Annesi mutfağa gitmişti ve hoş geldin diyerek karşıladı. Bardağındaki pirinç için teşekkür etti. Çocuklara “Siz oturun” dedim ve annelerinin yanına gelip dışarı kadar gelmesini istedim. Annesi bana, “Hoş geldin abla. İki gündür senin kızın bize gelip pirinç alıyor. Ama her seferinde bir bardak alıp koşarak gidiyor” dedi. Devamında, geçen ay bu eve taşındıklarını ve eşinin vefat etmesi sonrası burayı tuttuklarını anlattı. Lokantada çalışırken pandemi nedeniyle işten çıkarıldığını ve para sıkıntısı yaşadıklarını söyledi. İlk olarak ev sahibine, sonra yan taraftakilere başvurduklarını ancak yardım alamadıklarını ifade etti.
Bir bardak pirinç için adeta yalvardık. Yokmuş onlarda da. Verirlerdi herhalde olsa idi ellerinde. Sonra size yolladım kızımı. Siz verince de içine katıp çorba yaptım salçalı. Pazartesi temizlik işi buldum ama bu akşam da sofra kurmadan uyumazlar asla. Bende pilav yaparım dedim. Aynı kapıya umutsuzca kızımı gönderdim. Ne olur kızmayın söz pazartesi akşam inanın ki hemen öderim… Eve vardım. Buzdolabını açtım. Kahvaltılıktan ete kadar ne varsa boşalttım. Bir baktım ki sokağa ekmek arabası da gelmiş. Ondan da pide ve ekmek aldım. Ezana 5 dakika kala evlerine varıp hepsini de bıraktım. O çocukların poşetleri açıp ta, yiyecekleri sofraya koyduklarına şahit oldukça daha fazla durmayayım deyip evime doğru yol aldım.
İftari yapmıştık eşim ile. Allah kabul etsin de. Sordu tabii. Hanım pazartesi ben hepsinden yine alırım. Ama gece sahurluk yetecek bişeylerimiz var mı bari dedi. Makarna var, un var. Sen iste börek bile yaparım sana sabaha kadar dedim. Gülüştük, mutluydukikimizde, çünkü ekmeğimizi bölüşmüştük. Eşim sabah ev sahibine varmış. Muhtardan aile hakkında bilgi almış. Bir iki yere de danışmış.
Akşam üstü geldi dedi ki: “Hani biz bu sene ilk defa umreye gidecektik. Ama yasak geldi erteledik. Gittik sayalım mı? Umremizi Rabbime satalım mı?” Anladım ne demek istediğini. Sarıldım ellerine, Allah senden razı olsun dedim. İçeriden bir zarf getirdim. Doldurduğum gibi gidip ablaya verdim. Çokta durmadım. İçim yanıyor olsa da onun sevinç gözyaşları ile rahatladım. Kolay değil. Bir daha zordu bize. Onca para bir daha nerdeee. Neyse. Döndüm geldim eve. Eşim secde de, dua etmekte. Sen öğleni kılmıştın. Bu ne namazı şimdi ben anlamadım diye sordum. Dedi ki: Az önce umre namazını kıldım. Haydi sende kıl da Allah’a kabul etsin diye yalvaralım.
Etrafınızda sizden gelecek bir kokma ekmeğe dahi muhtaç insanlar olabilir. Şu mübarek Ramazan ayında onlara yardmcı olmaya gayret edelim…
Efendimiz Sav’in Hadisi Şerif’inde “Komşusu açken, tok olarak geceleyen bizden değildir” denilmekte.
Rabbim bizleri hayırda yarışan o kullarından eylesin…
Hızlıca ve kimse görmeden oraya vardık. Eve girdiğimde, çocukluğumda girmiş olduğum evi hatırladım. Yerde bir sofra vardı ve etrafında iki çocuk daha bekliyordu. Sadece turşu koyulmuştu ve dört kaşık vardı. Çocuklar bana şaşkın gözlerle ve ürkekçe bakıyordu. Annesi mutfağa gitmişti ve hoş geldin diyerek karşıladı. Bardağındaki pirinç için teşekkür etti. Çocuklara “Siz oturun” dedim ve annelerinin yanına gelip dışarı kadar gelmesini istedim. Annesi bana, “Hoş geldin abla. İki gündür senin kızın bize gelip pirinç alıyor. Ama her seferinde bir bardak alıp koşarak gidiyor” dedi. Devamında, geçen ay bu eve taşındıklarını ve eşinin vefat etmesi sonrası burayı tuttuklarını anlattı. Lokantada çalışırken pandemi nedeniyle işten çıkarıldığını ve para sıkıntısı yaşadıklarını söyledi. İlk olarak ev sahibine, sonra yan taraftakilere başvurduklarını ancak yardım alamadıklarını ifade etti.
Bir bardak pirinç için adeta yalvardık. Yokmuş onlarda da. Verirlerdi herhalde olsa idi ellerinde. Sonra size yolladım kızımı. Siz verince de içine katıp çorba yaptım salçalı. Pazartesi temizlik işi buldum ama bu akşam da sofra kurmadan uyumazlar asla. Bende pilav yaparım dedim. Aynı kapıya umutsuzca kızımı gönderdim. Ne olur kızmayın söz pazartesi akşam inanın ki hemen öderim… Eve vardım. Buzdolabını açtım. Kahvaltılıktan ete kadar ne varsa boşalttım. Bir baktım ki sokağa ekmek arabası da gelmiş. Ondan da pide ve ekmek aldım. Ezana 5 dakika kala evlerine varıp hepsini de bıraktım. O çocukların poşetleri açıp ta, yiyecekleri sofraya koyduklarına şahit oldukça daha fazla durmayayım deyip evime doğru yol aldım.
İftari yapmıştık eşim ile. Allah kabul etsin de. Sordu tabii. Hanım pazartesi ben hepsinden yine alırım. Ama gece sahurluk yetecek bişeylerimiz var mı bari dedi. Makarna var, un var. Sen iste börek bile yaparım sana sabaha kadar dedim. Gülüştük, mutluydukikimizde, çünkü ekmeğimizi bölüşmüştük. Eşim sabah ev sahibine varmış. Muhtardan aile hakkında bilgi almış. Bir iki yere de danışmış.
Akşam üstü geldi dedi ki: “Hani biz bu sene ilk defa umreye gidecektik. Ama yasak geldi erteledik. Gittik sayalım mı? Umremizi Rabbime satalım mı?” Anladım ne demek istediğini. Sarıldım ellerine, Allah senden razı olsun dedim. İçeriden bir zarf getirdim. Doldurduğum gibi gidip ablaya verdim. Çokta durmadım. İçim yanıyor olsa da onun sevinç gözyaşları ile rahatladım. Kolay değil. Bir daha zordu bize. Onca para bir daha nerdeee. Neyse. Döndüm geldim eve. Eşim secde de, dua etmekte. Sen öğleni kılmıştın. Bu ne namazı şimdi ben anlamadım diye sordum. Dedi ki: Az önce umre namazını kıldım. Haydi sende kıl da Allah’a kabul etsin diye yalvaralım.
Etrafınızda sizden gelecek bir kokma ekmeğe dahi muhtaç insanlar olabilir. Şu mübarek Ramazan ayında onlara yardmcı olmaya gayret edelim…
Efendimiz Sav’in Hadisi Şerif’inde “Komşusu açken, tok olarak geceleyen bizden değildir” denilmekte.
Rabbim bizleri hayırda yarışan o kullarından eylesin…