HHaber

İşte kadının gücü

Herkesin sinirleri gerildi ve kalpler kırıldı. Böylece annemlere gittik. Bir süre kalınca bu sefer babam başladı eşime:
-Kızıma torunlarıma bakıyorum bir de sana mı bakacağım diye. Eşim çıktı bende çocukları aldım ve peşinden gittim. Ucuz bir pansiyon bulduk orada kalmaya başladık. Eşim ağlayarak;
-“Ayrılalım, sen ailenin yanına git ben ailemin yanına. Ben çocukların birini alayım sen birini al” dedi.
_”Hayır dedim, gerekirse dileneceğiz ama ailemizi dağıtmayacağız.” Eşimle birbirimize sarılıp ağladık, çocuklar da ağlamaya başladı bu sefer bizi görünce. Koro halinde ne kadar ağladık hiç bilmiyorum. Bütün gece dua ettik eşimle, gözyaşı döktük. Rabbimden bize bir rızık kapısı açmasını diledik. Ertesi gün televizyon açıktı kaldığımız odada. TRT belgeselde bir program çok ilgimizi çekti. Şehirde yaşamaktan usanan bir aile köye yerleşmişler ve burada sebze ekip dikiyor, hayvan yetiştiriyorlardı. Çok ilgimizi çekti. Pür dikkat izledik. Belgesel bitince eşimle göz göze geldik ve gülümseyerek;
-“Senin de aklından aynı şey mi geçiyor?” dedi.
_”Evet” dedim. Eşimin dedesinin köyde terkedilmiş bir evi vardı. Bakımsızlıktan nerdeyse dağ olmuştu bağ ve bahçenim içinde. Köye uzak bakımsız, terkedilmiş topraktan bir ev. Hoş köyde de kimse kalmamış zaten bir kaç yaşlıdan başka. Senede bir iki kere pikniğe giderdik o kadar. Evi bahçeyi temizledik. Dedenin sepetli motoru biraz tamirden sonra çalıştı. Bahçeyi temizleyip milletin yol kenarlarına çuvalla attığı soğanları, çillenmiş patatesleri ucuzca alıp bahçeye diktik. İlk zamanlar evde elektrik bile yoktu. Mum yakıyor ocak yakıp bir şeyler pişirmeye çalışıyorduk. Eşim eski asker olduğu için ve beki aylarca dağlarda kalması gerektiği için yiyecek bir şeyler buluyordu. Avlanıyor, balık tutuyor, mantar topluyordu. Elektrik, su, kira derdi yoktu. Köy hayatı şehir gibi değildi, gidip biraz ot topluyorsun sana yemek oluyor, şehirde ise her şey para.
Daha önce çifçilik yapmadığımız için bilmediklerimizi köyün yaşlılarına sorduk. İnterneten araştırdık. Epey tecrübe edindik. Tavuk alacak paramız olmadığı için civciv alıp büyüttük. İneğe koyuna gücümüz yetmediği için iki oğlak alıp büyüttük. Üşümesinler diye bebek gibi yanımızda yatırdık bahara kadar. İlk kışımız çok zor geçti.
Şimdi çoğaldılar. Tavuklarımız ve keçilerimiz var. Dolayısıyla yumurtamız sütümüz artık bedava. İnek paramız nerdeyse birikti. En önemlisi kimsenin minneti altında yaşamıyoruz. Ailemiz dağılmadı. Ailelerimizle de barıştık.

Evi, bahçeyi hayvanları görünce çok şaşırdılar. Bizi çok takdir ettiler.
Her geçen gün yeni bir kazanç kapısı açıyor Rabbim. Mesela evin önündeki ağaçlara baktık dibini yapınca, sulayınca meyve vermeye başladılar. Koca bir ağaç karadut vardı. Ben bunu meyve olarak satmak yerine reçel yapıp satmayı düşündüm. Küçük kavanozlara reçel yaptım. Sebzeleri turşu yaptım, domatesleri de salça. Fikrim işe yaradı ve elhamdülillah iyi para kazandık. Asma yaprağını salamur yaptım. Hem bozulmuyor hem yıl boyunca satma imkanı oluyor.

O kadar mutluyuz ki. Hayatımız alt üst oldu derken nerden bilirdik altının üstünden daha da güzel olabileceğini. Çözüm aramayıp ayrılsaydık ailemiz dağılıp gidecekti. Belki birilerine örnek olur diye yazmak istedim. Rızık Allah’tandır ve aramak lazım. Nerede bulunacağını bilemeyiz…
Alıntıdır