Bülent Ersoy’un Nasıl Kadın Olduğu Ortaya Çıktı
Ünlü sanatçı Bülent Ersoy her zaman yaptıkları ile gündeme damgasını vurmayı başarmıştır. Tangodan türküye, aryadan operaya, mehter marşından rok müziğine kadar her türden eseri, az sayıda da olsa seslendirmiş ve her seferinde de popülaritesini devam ettirmiştir.
1997 yılında Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru unvanını da alarak bir yeni ödülün daha sahibi olmuştur. Ulusal ve uluslararası birçok konser vermiş olup, otuzyedi yıla yaklaşan sanat yaşamında pek çok ilke imza atmış olan ünlü sanatçı, Olympia’da konser veren ilk Türk sanatçısı olmuş ve elli kişiden oluşan orkestrasıyla dört saat süren bir program sunmuştur.
Bülent Ersoy, Paris Olympia’da sahne almasından önce Fransız Devlet Televizyonu’na bir röportaj vermiş ve bu röportajda kendisine yöneltilen “Türkiye sizin gibi bir sese yıllar boyubunu yasak koydu, nasıl yorumluyorsunuz?” şeklinde gelen bir soruya; “O bizim ülkemizin iç işi” şeklinde yanıt vermiştir. Olympia Konseri sonrasında kendisine Azerbaycan, Devlet Sanatçılığı unvanı da verilmiştir.
Sahneye çıktığı ilk zamanlardan itibaren kimlik tercihi doğrultusunda görüntüsü hızla değişen sanatçı, o yıllarda bu husus ile alakalı olarak ilgi çektiği kadar tepkilerle de karşılaştı.
Attığı her adımla, söylediği her sözle, giydiği her kıyafetle ve takılarıyla kuşkusuz gündemin en önemli isimlerinden biri olan ve her daim adından söz ettiren, Türk müziğinin yaşayan en efsane isimlerinden biridie Bülent Ersoy…
Pek çok filmde başrolde oynayan ve Yeşilçam’a da el atan başarılı sanatçı, 1980 yılının Ağustos ayında, sahne aldığı İzmir Fuarı’nda tezahüratların etkisi ile göğüslerini açtı. Bunun üzerine hakkında soruşturma açıldı ve bir hakime hakaret etmesinin ardından mahpusa konuldu. Yıllarca sağlıklı bir erkek olarak herkesin bildiği fakat o bedende adeta hapis hayatı yaşadığını dile getiren Bülent Ersoy’un yasaklı dönemleri de tam olarak bu zamanlarda başladı.
1981 yılında Bülent Ersoy bir anda Londra’da cinsiyet değiştirme ameliyatıyla kadın oldu. Fakat, Türkiye o yıllarda cinsiyet değişikliğini reddediyordu. 1983’te hukuken erkek olduğuna ve gazinolarda ancak erkek kıyafetiyle sahne alabileceğine karar verilen Ersoy, ne yazık ki zor zamanlar yaşadı. Bir dizi sıkıntılı fiziksel muayeneden geçti ve cinsiyet değiştirmesinin ardındaki sebepler araştırıldı ve mahkemeler tarafından uygun bulunmadı.
1970’li yıllarda erkek olarak yer aldığı beyazperde 1980’li yıllarda kurtarıcısı oldu. Yasaklanmasından ötürü sahneye çıkamayan Ersoy, geçinmek için sinemayı kullandı ve Beddua ile başladığı serüveninde pek çok filme imzasını attı.
1983 yılında “Madem ki ben pisliğim, yaşamamalıyım” diyerek iyi olmayan bir girişimde bulundu ve ardından da ülkeyi terk etti.
Kariyerine Almanya’da devam ederken, bir taraftan da Türk filmlerinde oynadı ve bir süre Avustralya’da yaşadı. Yasaklı olduğu ve sürgün hayatı yaşadığı bu yıllarda Türkiye’de adeta ününe ün kattı ve 1988 yılında çok sevdiği bu topraklara geri döndü.
Ve Turgut Özal sayesinde gelen pembe nüfus kağıdı…
1988 yılında dönemin başbakanı Turgut Özal öncülüğünde, gerekli görülen hallerde cinsiyet değiştirmeye izin veren kanun çıkarıldı ve Bülent Ersoy resmen kadın oldu. Bu, onun için elbette çok mühim bir hadise idi. Yasaklarla ve reddedilmeyle geçen yılların arkasından sonunda çok istediği pembe nüfus kağıdına kavuştu.
1990’lı yıllarda fırtınalar estirdi ve satış rekorları kıran albümleriyle ilklere imza attı. Hala dillerde fenoman olan Ablan Kurban Olsun Sana, Sefam Olsun ve Maazallah albümleri döneme damgasını vurdu. Özellikle çektiği video kliplerle herkesin ilgisini celbeden Ersoy’un dönüşü de böylece muhteşem oldu.
Japonya’daki ses laboratuvarlarında yapılan testlerde sesi yüzde yüz kusursuz bulundu ve 1997’de Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru unvanını aldı.
2000’li yıllarda ses yarışmalarında jüri üyesi olarak karşımıza çıktı ve diva olarak da işte tam manası ile bu dönemde anılmaya başladı.
Kendisini “Müslüman, milliyetçi ve yüksek sınıftan bir kadın” olarak tanımlayan Bülent Ersoy, Türkiye’de en çok taklidi yapılan isimlerden biridir.
Performans sanatlarına katkısı çok büyük olan ünlü sanatçı bu taklitleri her zaman hoşgörüyle karşıladı.
Kıyafetleri, makyajı, pahalı mücevherleri ve mükemmel Türkçesiyle her daim gündemin odağı olan diva, bu günlere kolay gelmedi. Ersoy, düzgün Türkçesi ve eski Türkçe ile harmanladığı konuşma şekliyle adından çokça söz ettirdi. Özellikle “Fevkaladenin fevkinde” dillerden hiç düşmedi.
İmza attığı ilklerle Türkiye’de bambaşka bir devrim gerçekleştiren, açıklamalarıyla gündemden düşmeyen ve özel hayatıyla herkesin her daim ilgisini çeken Bülent Ersoy’a sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz…
Ünlü sanatçı Bülent Ersoy her zaman yaptıkları ile gündeme damgasını vurmayı başarmıştır. Tangodan türküye, aryadan operaya, mehter marşından rok müziğine kadar her türden eseri, az sayıda da olsa seslendirmiş ve her seferinde de popülaritesini devam ettirmiştir.
1997 yılında Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru unvanını da alarak bir yeni ödülün daha sahibi olmuştur. Ulusal ve uluslararası birçok konser vermiş olup, otuzyedi yıla yaklaşan sanat yaşamında pek çok ilke imza atmış olan ünlü sanatçı, Olympia’da konser veren ilk Türk sanatçısı olmuş ve elli kişiden oluşan orkestrasıyla dört saat süren bir program sunmuştur.
Bülent Ersoy, Paris Olympia’da sahne almasından önce Fransız Devlet Televizyonu’na bir röportaj vermiş ve bu röportajda kendisine yöneltilen “Türkiye sizin gibi bir sese yıllar boyubunu yasak koydu, nasıl yorumluyorsunuz?” şeklinde gelen bir soruya; “O bizim ülkemizin iç işi” şeklinde yanıt vermiştir. Olympia Konseri sonrasında kendisine Azerbaycan, Devlet Sanatçılığı unvanı da verilmiştir.
Sahneye çıktığı ilk zamanlardan itibaren kimlik tercihi doğrultusunda görüntüsü hızla değişen sanatçı, o yıllarda bu husus ile alakalı olarak ilgi çektiği kadar tepkilerle de karşılaştı.
Attığı her adımla, söylediği her sözle, giydiği her kıyafetle ve takılarıyla kuşkusuz gündemin en önemli isimlerinden biri olan ve her daim adından söz ettiren, Türk müziğinin yaşayan en efsane isimlerinden biridie Bülent Ersoy…
Pek çok filmde başrolde oynayan ve Yeşilçam’a da el atan başarılı sanatçı, 1980 yılının Ağustos ayında, sahne aldığı İzmir Fuarı’nda tezahüratların etkisi ile göğüslerini açtı. Bunun üzerine hakkında soruşturma açıldı ve bir hakime hakaret etmesinin ardından mahpusa konuldu. Yıllarca sağlıklı bir erkek olarak herkesin bildiği fakat o bedende adeta hapis hayatı yaşadığını dile getiren Bülent Ersoy’un yasaklı dönemleri de tam olarak bu zamanlarda başladı.
1981 yılında Bülent Ersoy bir anda Londra’da cinsiyet değiştirme ameliyatıyla kadın oldu. Fakat, Türkiye o yıllarda cinsiyet değişikliğini reddediyordu. 1983’te hukuken erkek olduğuna ve gazinolarda ancak erkek kıyafetiyle sahne alabileceğine karar verilen Ersoy, ne yazık ki zor zamanlar yaşadı. Bir dizi sıkıntılı fiziksel muayeneden geçti ve cinsiyet değiştirmesinin ardındaki sebepler araştırıldı ve mahkemeler tarafından uygun bulunmadı.
1970’li yıllarda erkek olarak yer aldığı beyazperde 1980’li yıllarda kurtarıcısı oldu. Yasaklanmasından ötürü sahneye çıkamayan Ersoy, geçinmek için sinemayı kullandı ve Beddua ile başladığı serüveninde pek çok filme imzasını attı.
1983 yılında “Madem ki ben pisliğim, yaşamamalıyım” diyerek iyi olmayan bir girişimde bulundu ve ardından da ülkeyi terk etti.
Kariyerine Almanya’da devam ederken, bir taraftan da Türk filmlerinde oynadı ve bir süre Avustralya’da yaşadı. Yasaklı olduğu ve sürgün hayatı yaşadığı bu yıllarda Türkiye’de adeta ününe ün kattı ve 1988 yılında çok sevdiği bu topraklara geri döndü.
Ve Turgut Özal sayesinde gelen pembe nüfus kağıdı…
1988 yılında dönemin başbakanı Turgut Özal öncülüğünde, gerekli görülen hallerde cinsiyet değiştirmeye izin veren kanun çıkarıldı ve Bülent Ersoy resmen kadın oldu. Bu, onun için elbette çok mühim bir hadise idi. Yasaklarla ve reddedilmeyle geçen yılların arkasından sonunda çok istediği pembe nüfus kağıdına kavuştu.
1990’lı yıllarda fırtınalar estirdi ve satış rekorları kıran albümleriyle ilklere imza attı. Hala dillerde fenoman olan Ablan Kurban Olsun Sana, Sefam Olsun ve Maazallah albümleri döneme damgasını vurdu. Özellikle çektiği video kliplerle herkesin ilgisini celbeden Ersoy’un dönüşü de böylece muhteşem oldu.
Japonya’daki ses laboratuvarlarında yapılan testlerde sesi yüzde yüz kusursuz bulundu ve 1997’de Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru unvanını aldı.
2000’li yıllarda ses yarışmalarında jüri üyesi olarak karşımıza çıktı ve diva olarak da işte tam manası ile bu dönemde anılmaya başladı.
Kendisini “Müslüman, milliyetçi ve yüksek sınıftan bir kadın” olarak tanımlayan Bülent Ersoy, Türkiye’de en çok taklidi yapılan isimlerden biridir.
Performans sanatlarına katkısı çok büyük olan ünlü sanatçı bu taklitleri her zaman hoşgörüyle karşıladı.
Kıyafetleri, makyajı, pahalı mücevherleri ve mükemmel Türkçesiyle her daim gündemin odağı olan diva, bu günlere kolay gelmedi. Ersoy, düzgün Türkçesi ve eski Türkçe ile harmanladığı konuşma şekliyle adından çokça söz ettirdi. Özellikle “Fevkaladenin fevkinde” dillerden hiç düşmedi.
İmza attığı ilklerle Türkiye’de bambaşka bir devrim gerçekleştiren, açıklamalarıyla gündemden düşmeyen ve özel hayatıyla herkesin her daim ilgisini çeken Bülent Ersoy’a sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz…