HHaber

Doktor dedi; 4-6 ay arasında ömür sürersin…

‘’Yok kardeşim, işten geliyorum biraz dinleneyim. Yolumun yarısı tam burası. Alışkınım ben merak etmeyesin’’ İhtiyaç varsa yardım edeyim abla, evinize bırakayım arabam var dedim ve ısrar ettim. Sanki bir iyilik yapacağım da hayatımda, hiç aklıma getirmediğim Allah da bana bir mucize hediye edecek diye umut ettim.
Abla anlattı her şeyi bana bir bir yolda. Eşi vefat edince kalmış iki çocuğu ile bir başına. Merdiven yıkama işleri ayarlamış tanıdıkları. Her hafta 2 gün geliyormuş bu taraflarda bir yere. Yürüme sebebi ise yol parası cebine kalsın da, o para ile bir ekmek daha fazla alabilsin diyeymiş. Nasıl yani, günde 7 TL kar mı etti şimdi? Bu kadarcık para çok mu önemli..?
Geldik evinin önüne. Teşekkür etti bana, inerken bir de dua ediverdi; ‘’Allah sağlık versin kardeşim sana’’ dedi. Güldüm ya, ağlanacak halime. Ya da ağladım mı güldüm mü biliyorum. Az ötede bir market buldum. Hadi dedim bir şeyler alayım da bırakayım. Nefesim tükenmeden belki bir işe yararım böylece. Evine götürdüklerimi verirken 15 yaşında bir kız ve 13 yaşında bir erkek çocuk açtı kapıyı. Annenize verin, selam söyleyin dedim. Arabama binip gidecektim. Eşim aradı, ona bir şey belli etmedim elbette. Sokak aralarında ilerledim öyle anlamsızca boş boş. Ana caddeyi bulmak istemekteyim. Çocuklar dönüp dönüp arabama bakıyor. Kimi amca 7 ekmek almış eve gidiyor. Ben bu dünyayı hiç böyle görmemiştim ki. Hiç böyle bakmamıştım ki… Farklı baktığımı fark ettim.
Ertesi gün sabah işe gittim. Ne evde ne de işte kimseye belli etmeyecektim durumumu. Yapılacak işleri yapıp arabama bindim. Tekrar o ablanın evine gideyim istedim. Önce muhtara uğradım. Akşam sokağın adını ve kapı numarasını not etmiştim. Biraz araştırdım. Muhtar abi “Ben bile her ay elektrik faturasını cebimden ödüyorum. Ne verirsen o kadına mutlu olurum” deyiverince, tamamdır dedim. Zaten hayatın ne anlamı kaldı ki benim için artık, ebedi gitmeme birkaç aya kadar kalmıştı sonuçta değil mi?
Evdeymiş abla. Bugün yıkanacak merdiven yokmuş ona. Oturduk, konuştuk. Kahve bile yaptı kızı bana. Hiç böyle tatlı gelmemişti valla. Evin oğlu Ahmet kayboldu bir ara. Saçları ıslak döndü yanımıza. Abdest almış, bugün Cuma namazı varmış. ‘’5 dakika kaldı abi, gelirsen gidelim ya da bana müsaade’’ dedi. İyi de ben bu yaşa kadar ne abdest almıştım ne de secdeye varmıştım. O yırtık montunu giymiş bana bakarken çok utanmıştım.
Tamam dedim, yolda giderken ondan bir şey istedim. ‘’Ahmet, gülme ama bana abdest almayı öğretir misin sana zahmet?’’. Olur abi, tabii ki dedi. Ama güldü çaktırmadan, gördüm yani. Yazık çocuğa. Bana öğretmek için tekrar abdest aldı soğuk havada. Girince camiye, bana bakar kılarsın abi dedi sessizce. Sağolsun babam çok mal-mülk bıraktı. Ama onunda hiç bu işlerde gönlü olmamıştı. O yüzden biz de görmedik, cenazeye kadar hiç camii nedir bilmedik. Cenaze namazını bile ayıp olmasın diye en önde kılmıştım. Vallahi abdest bile almamıştım.
Şimdi 37 yaşındayım. Üç kız babasıyım. Ablaya kirada oturduğu evi almıştık. Bir güzel de tadilat yapmıştık. Şimdi o evde torununa bakıyor. Çünkü kızı evlendi ve benim fabrikada çalışıyor. Ahmet ise yakında okuldan mezun oluyor. Çocukları muayene edecek, muhtaç ailelere yetişecek. Bir de camii yapıyoruz. Bir yıla kalmaz biter, bir Cuma namazına hazırlıyoruz. Ömrü veren de alan da Allah. 6 ay ömrü 8 yıla çıkaran da Allah. Şer görünenleri hayra çevirende Allah. Babamı da, beni de affeder inşaallah…