Bir Turgut Özal Çilesi
Biraz bekledim, onlar çay içmektelerken ben bir lavaboya gideyim siz oturun dedim. Arkadan gelir bakarlar diye de sürgülü kilidi kilitledim. Şüphelenmesinler diye sadece farzını o evden getirdiğim hasırda hemen kıldım. Sonra lavaboda elimi ıslattım, mendilimle elimi siler vaziyette de dışarı çıktım. Ne yani Cumhurbaşkanı oldum diye onlar var diye namazımı mı terk etseydim” şeklinde konuşmuştu bir gazeteye rahmetlik.
Oğlu Ahmet Özal anlatmıştı:
“Vefatından sonra babamın mezarını yaptırıyorum, hiç görmediğim bir adam ihtiyar haliyle mermer taşıyordu, sordum; “Babamın mezarını yaptıracağımızı nereden haber aldınız” dedim. Dedi ki; “Baban bize çok iyilik etti.” Aynı sene Adıyaman Menzil Şeyhi Muhammed Raşid hazretleri vefat edince, bir de baktım ki ne göreyim, babamın mezarına mermer taşıyan ihtiyar oymuş.” Velilere hizmet edenlere veliler böyle hizmet eder işte.
Yine görev yaparken Özal, Mahmut Efendi hazretleriyle iftar yemeği yemek istemiş. Davet etmiş kendisini. Görevliler; “Efendim gizlice arkadan mı alalım içeriye, yoksa önden mi” deyince rahmetli Turgut Özal; “Önden alın evladım millet bir adam görsün varsın çeksin gazeteler” demiştir. Turgut Özal böylesine milletin kalbinde derin izler bırakmış bir devlet adamıydı. Bahsi geçen namaz röportajını okumam bana çok feraset kazandırdı . Bir dönem, ortalık kriz idi. Herkes işçi çıkarmaktaydı. Bizim işyeri de namazı yasakladı. Bir arkadaşımız namaz kılması yüzünden işten atıldı. Ben de Turgut Özal’ın yaptığı taktiği uyguladım. İşyerim bir AVM idi ve ben oranın güvenliğinden sorumluydum. Cebime tertemiz bir çöp poşeti koyuyordum. Zaten daima abdestimi hazır tutuyordum. Ezan okununca da; “Ben bir lavaboya gideyim” derdim. Orada bir tane malzeme deposu vardı, içerisinde sıvı sabun, peçete, çöp torbasının olduğu bir depo idi. Kapısı her daim açık olurdu. Oraya girer farzlarımı kılar çıkardım. Hiç kimseye de yakalatmadı Allah. Her zorluğun arkasından bir kolaylık varmış Şimdiki yerimde istersen işini yap hatim indir kimse bir şey demiyor. Şimdi rahatım. O günler o günlerin çilesiymiş demek ki. Özal’dan daha öğreneceğimiz çok şeyler var. Allah büyüklerin yolundan ayırmasın. Allah şehitlerin yolundan ayırmasın. Rabbim o günleri bir daha hiç birimize de yaşatmasın. Mekanı Cennet Olsun…
Biraz bekledim, onlar çay içmektelerken ben bir lavaboya gideyim siz oturun dedim. Arkadan gelir bakarlar diye de sürgülü kilidi kilitledim. Şüphelenmesinler diye sadece farzını o evden getirdiğim hasırda hemen kıldım. Sonra lavaboda elimi ıslattım, mendilimle elimi siler vaziyette de dışarı çıktım. Ne yani Cumhurbaşkanı oldum diye onlar var diye namazımı mı terk etseydim” şeklinde konuşmuştu bir gazeteye rahmetlik.
Oğlu Ahmet Özal anlatmıştı:
“Vefatından sonra babamın mezarını yaptırıyorum, hiç görmediğim bir adam ihtiyar haliyle mermer taşıyordu, sordum; “Babamın mezarını yaptıracağımızı nereden haber aldınız” dedim. Dedi ki; “Baban bize çok iyilik etti.” Aynı sene Adıyaman Menzil Şeyhi Muhammed Raşid hazretleri vefat edince, bir de baktım ki ne göreyim, babamın mezarına mermer taşıyan ihtiyar oymuş.” Velilere hizmet edenlere veliler böyle hizmet eder işte.
Yine görev yaparken Özal, Mahmut Efendi hazretleriyle iftar yemeği yemek istemiş. Davet etmiş kendisini. Görevliler; “Efendim gizlice arkadan mı alalım içeriye, yoksa önden mi” deyince rahmetli Turgut Özal; “Önden alın evladım millet bir adam görsün varsın çeksin gazeteler” demiştir. Turgut Özal böylesine milletin kalbinde derin izler bırakmış bir devlet adamıydı. Bahsi geçen namaz röportajını okumam bana çok feraset kazandırdı . Bir dönem, ortalık kriz idi. Herkes işçi çıkarmaktaydı. Bizim işyeri de namazı yasakladı. Bir arkadaşımız namaz kılması yüzünden işten atıldı. Ben de Turgut Özal’ın yaptığı taktiği uyguladım. İşyerim bir AVM idi ve ben oranın güvenliğinden sorumluydum. Cebime tertemiz bir çöp poşeti koyuyordum. Zaten daima abdestimi hazır tutuyordum. Ezan okununca da; “Ben bir lavaboya gideyim” derdim. Orada bir tane malzeme deposu vardı, içerisinde sıvı sabun, peçete, çöp torbasının olduğu bir depo idi. Kapısı her daim açık olurdu. Oraya girer farzlarımı kılar çıkardım. Hiç kimseye de yakalatmadı Allah. Her zorluğun arkasından bir kolaylık varmış Şimdiki yerimde istersen işini yap hatim indir kimse bir şey demiyor. Şimdi rahatım. O günler o günlerin çilesiymiş demek ki. Özal’dan daha öğreneceğimiz çok şeyler var. Allah büyüklerin yolundan ayırmasın. Allah şehitlerin yolundan ayırmasın. Rabbim o günleri bir daha hiç birimize de yaşatmasın. Mekanı Cennet Olsun…