Adnan Menderes’in en büyük suçlarından (!) biri…
Devlet-i Aliye’nin ulu Hakanı Sultan Abdülhamid Han’ın 60 yaşındaki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları, Paris yakınlarında bir bulaşıkhanede Fransızların bulaşıklarını yıkamaktadırlar. Menderes gördükleri karşısında gözyaşlarını tutamaz. Ayşe Sultan’ın ellerine sarılır ve; -“Anne ne olur affet bizi, geç geldik” der. Ayşe sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü bu vatan evladına; -“Sen kimsin”? diye sorar. Menderes cevap verir: -“Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım.” -“Ben başbakanım” sözünü duyan koca sultan sevinçten öyle bir çığlık atar ki kalbi duracak gibi olur ve oraya bayılıverir.
Menderes Türkiye’ye döner dönmez doğruca Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a çıkar.
-“Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm. Onların Türkiye’ye dönmeleri için af kanunu çıkaracağım” der. Celal Bayar da;
-“Adnan Bey sus! Sakın bu konuyu sakın ola bir daha başka yerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuvvetlerin içindeki cunta Türkiye’de ihtilal yapar” der. Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu o anda masanın üzerine bırakarak dışarı çıkar. Mektupta şunlar yazmaktadır: -“Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes.”
Menderes’in istifadan vazgeçmesi için epeyce uğraşılır ve hanedan hanımlarının yurda dönmelerine izin verilmesi şartı mukabilinde Menderes istifadan vazgeçer.
Dönüş: İstanbul’a dönenler arasında Sultan II. Abdülhamid’in hanımı ve kızı da vardır. Bir sabah erken saatte Beşiktaş’ta evlerinin kapısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan açmıştır. Gelen kişi Menderes’tir.
-“Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmek isterim” der. Başında tülbent elinde tespihi ile Menderes’i karşılayan Müşfika Kadınefendi;
-“Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz…” der. Başbakan da;
-“Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk…” demesinden sonra Müşfika Kadınefendi şöyle devam eder:
-“Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık.” Menderes de; “Zararı yok efendim, bendeniz elinizi öperek hayır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim” der. Ayrılırken daha sonraları Yassıada da onun da hesabının sorulduğu şişkince bir zarf bırakmıştır. İşte Menderes’in amansız suçlarından birisi budur!..
Onu derin bir saygı ve sevgi ile yad ediyoruz..”Selâmun alâ men ittebeâl Hüdâ”
”Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes.”
Devlet-i Aliye’nin ulu Hakanı Sultan Abdülhamid Han’ın 60 yaşındaki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları, Paris yakınlarında bir bulaşıkhanede Fransızların bulaşıklarını yıkamaktadırlar. Menderes gördükleri karşısında gözyaşlarını tutamaz. Ayşe Sultan’ın ellerine sarılır ve; -“Anne ne olur affet bizi, geç geldik” der. Ayşe sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü bu vatan evladına; -“Sen kimsin”? diye sorar. Menderes cevap verir: -“Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım.” -“Ben başbakanım” sözünü duyan koca sultan sevinçten öyle bir çığlık atar ki kalbi duracak gibi olur ve oraya bayılıverir.
Menderes Türkiye’ye döner dönmez doğruca Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a çıkar.
-“Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm. Onların Türkiye’ye dönmeleri için af kanunu çıkaracağım” der. Celal Bayar da;
-“Adnan Bey sus! Sakın bu konuyu sakın ola bir daha başka yerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuvvetlerin içindeki cunta Türkiye’de ihtilal yapar” der. Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu o anda masanın üzerine bırakarak dışarı çıkar. Mektupta şunlar yazmaktadır: -“Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes.”
Menderes’in istifadan vazgeçmesi için epeyce uğraşılır ve hanedan hanımlarının yurda dönmelerine izin verilmesi şartı mukabilinde Menderes istifadan vazgeçer.
Dönüş: İstanbul’a dönenler arasında Sultan II. Abdülhamid’in hanımı ve kızı da vardır. Bir sabah erken saatte Beşiktaş’ta evlerinin kapısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan açmıştır. Gelen kişi Menderes’tir.
-“Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmek isterim” der. Başında tülbent elinde tespihi ile Menderes’i karşılayan Müşfika Kadınefendi;
-“Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz…” der. Başbakan da;
-“Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk…” demesinden sonra Müşfika Kadınefendi şöyle devam eder:
-“Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık.” Menderes de; “Zararı yok efendim, bendeniz elinizi öperek hayır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim” der. Ayrılırken daha sonraları Yassıada da onun da hesabının sorulduğu şişkince bir zarf bırakmıştır. İşte Menderes’in amansız suçlarından birisi budur!..
Onu derin bir saygı ve sevgi ile yad ediyoruz..”Selâmun alâ men ittebeâl Hüdâ”
”Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes.”