HHaber

Haluk Levent’in hiç bilinmeyen hikayesi

Cebinden çıkardığı paraları genç adamın eline öyle bir tutuşturdu ki… Tutuştururken de; “Bu son, bak bir daha gelirsen gençtir, gururu incinmesin filan demem basarım kalayı artık” dedi.
Elindeki ilaç poşetleriyle eve döndüğünde
babasının gözlerini tavanda bir noktaya sabitlenmiş olarak bulmuştu. Dermanı kalmayan parmaklarından yere düşen poşetin yanından koşarak babasının başucuna gitti. Babası nefes almıyordu. Hüsranla doğrulup yaşlı gözlerini babasının gözlerinin tavanda takılı kaldığı noktaya çeviren bu adam kimdi biliyor musunuz? Hepimizin çok sevdiği ve çok iyi tanıdığı Haluk Levent’ti.
Babasının vefatından sonra parasızlıktan dolayı, kopan tellerini tamir ettiremediği gitarını aldı ve çıktı evden. Antalya’ya yol aldı.Amacı otellerde filan müzik yaparak geçimini sağlamak, sonra da ünlü bir rock yıldızı olmaktı…
O yıllarda Antalya’ya gidenlerin üçte ikisi de hep aynı amaçla gittiği için maalesef otellerde yer yoktu. Rock yıldızı olma hayallerini bir süre ertelemesi gerekiyordu çünkü önce hayatta kalmalıydı. Buraya bir virgül koyup geçimini sağlamak için bir pazarlama şirketinde işe girdi. Köylerde kapı kapı gezip mutfak malzemeleri satan bir ekiple birlikte
yola çıktı. Düdüklü tencereleri sattıktan sonra boş kalan vakitlerinde tellerini tamir ettirdiği gitarıyla bir beste üzerinde çalışıyordu. O bestenin adı tabi ki” Yollarda bulurum seni ” idi…
Antalya’nın neredeyse bütün dağ köylerini gezdikten sonra bir gece
arabaları yolda kalmıştı. Ormanın içinden şehre ulaşmaya çalışırlarken bir otelin sahiline çıktı yolları. Bir grup genç sahilde yaktıkları ateşin başında toplanmış ellerinde gitarlar, şarkılar söylüyorlardı. Gruba selam verip ateşin başında bir mola verdiler.
Haluk pırıl pırıl gitarlara baktıkça gözleri ışıldıyordu. İş arkadaşlarından birisi bizim Haluk’ta rockçıdır, verin gitarı bakın neler yapıyor şeklinde bir gevşeklik yapıverdi o anda.
Henüz tamamlamadığı bestesini çalamayacak olan Haluk, gözlerini kapayıp akdenizden gelen rüzgarı dinledi. Çıtır çıtır yanan
ateşin büyüsüne kendini kaptırıp vurdu gitarın teline ve Adanalı sanatçı Serhan Kelleözü’nün yazdığı bir şarkıyı söyleyivermişti bile… İşte bu şarkı o günden sonra ne zaman ateş, sahil ve gitar bir araya gelse bir gelenek oldu ve hep söylendi; “Akdeniz akşamları…”
Sahildeki gençler şarkıdan çok
etkilendi ve kollarından tutup onu otel müdürünün yanına çıkardılar. Müdür müşterileri memnun etmek için Haluk’a seve seve sahne vereceğini söylese de başbaşa kaldıkları zaman; “O nasıl şarkı lan? Yok akdeniz akşamlarıymış ta bir başkaymış ta. Git de doğru düzgün bir şarkı bulup gel, kap sahneyi. Yoksa gözüme filan görünme” dedi. Haluk kararlı bir şekilde çıktı odadan.
Bir hafta sonra geri döndüğünde müdürün ona başka bir sürprizi daha vardı. “Elimizde hiç gitar kalmadı, bağlama çalabilir misin” demişti ve böylelikle Türk rock müziğinin en sağlam introlarından birine sahip olan
“Bir yarim olsun isterdim” çıkmıştı ortaya…
Sen çok yaşa çocuk, desteğini esirgemediğin herkes adına binlerce teşekkür sana ❤🌹❤