Mutlaka okuyun Yüzlerce kişi kapıda, sıradalar…
_”Abi ben yemeyeceğim, bunu anneme götüreceğim” dedi.
Yüzümdeki gülümseme o an da gidiverdi bir anda. Dedim:
_”Kızım annen mi istedi ki?” Hasta olmuş annesi, bu da çıkmış, açtır annem diyerek ne kadar parası varsa toplamış bize gelmiş.
İçerisi müşteri dolu. Ama içimde nasıl bir duygu oldu bir anda. Nedense ben de anlayamadım o an ama, paket yapıp çıktık kapıdan ikimiz. Doğruca onun evine varmak idi elbette isteğimiz
_”Baban var mı” dedim. Yok deyince bizim temizlik yapan ablalardan birini aldım yanıma.
Arabaya binelim mi dedim, yakın evimiz abi dedi. Aman ne yakını. Taaa kent meydanının arkası. Dönüşte taksi çevirdim valla.
İçimden de diyorum >>Oğlum, düştün bir çocuğun peşine, bakalım nereye? Dilenci midir, üç kağıt mı yaptı sana. Dükkanı da bıraktırdı.>>
Vardık çocuğun evine. Bir zemin katın da altında bir yer. Müsaade istedi bizim abla. Bende vardım annesinin yanına.
Bir anne gördük yatakta yatmakta. Ama kadın gözlerini bile açamamakta. Ürktü bizi görünce. Kalkmak istedi, ama sanki üzerinde sekerat hali var idi. Hastane de imiş meğer. Dün gece eve gelmiş. Kemo tedavisi gördüğünden böyle halsiz kalmış. Aldığı maaş ile ancak bu eve sığınmışlar ana kız.
Kocası diğer iki çocuğunu alıp, ayrılmış abladan. Bu ablaya da küçük kızı kalmış. Pide getirdik iyi güzel de, kadının yiyecek hali nerde?
Yanımda gelen bizim abla, yapayım dedi bir tencere çorba. Ama ne un var ne de yağ mutfakta. Bari bir buzdolabı olsa idi. O bile yoktu… Doktor arkadaşımı aradım. Uğrayıverdi sağolsun. Alışveriş filan yaptık birlikte.
Buzdolabını dahi aldık. Biraz da para bıraktık ablaya. Aaaa dükkan vardı, vallahi hiç aklıma takılmadı. Dönünce baktım ki ne hamur kalmış, ne kıyma. Satılmış vallahi de billahi de ne varsa. Sayıyorum kasayı, sanki biri gelmiş para atmış fazlaca…
Okurdum, duyardım ama inanmazdım. O günden beri ben ablayı bırakmadım. Sizlere yemin olsun halâ akşam oldu mu fazla fazla sayıyorum kasayı.
7 gündür böyle sürüp gitti. Size anlattım ama hani anlatınca gider derler ya, bereket. İnşallah gitmez…
Anladım ki mesele, bir pideyi al git demekte değilmiş. Üşenmeyip, ayağa kalkıp bir muhtacın evine gitmekmiş.
Kapıya geleni kim yolladı şimdi anladım. Dün gece sabaha kadar vefat eden babamın seccadesinin üstünde “Allah’ım daha çok ihtiyaç sahibi yolla” diye yalvardım…
_”Abi ben yemeyeceğim, bunu anneme götüreceğim” dedi.
Yüzümdeki gülümseme o an da gidiverdi bir anda. Dedim:
_”Kızım annen mi istedi ki?” Hasta olmuş annesi, bu da çıkmış, açtır annem diyerek ne kadar parası varsa toplamış bize gelmiş.
İçerisi müşteri dolu. Ama içimde nasıl bir duygu oldu bir anda. Nedense ben de anlayamadım o an ama, paket yapıp çıktık kapıdan ikimiz. Doğruca onun evine varmak idi elbette isteğimiz
_”Baban var mı” dedim. Yok deyince bizim temizlik yapan ablalardan birini aldım yanıma.
Arabaya binelim mi dedim, yakın evimiz abi dedi. Aman ne yakını. Taaa kent meydanının arkası. Dönüşte taksi çevirdim valla.
İçimden de diyorum >>Oğlum, düştün bir çocuğun peşine, bakalım nereye? Dilenci midir, üç kağıt mı yaptı sana. Dükkanı da bıraktırdı.>>
Vardık çocuğun evine. Bir zemin katın da altında bir yer. Müsaade istedi bizim abla. Bende vardım annesinin yanına.
Bir anne gördük yatakta yatmakta. Ama kadın gözlerini bile açamamakta. Ürktü bizi görünce. Kalkmak istedi, ama sanki üzerinde sekerat hali var idi. Hastane de imiş meğer. Dün gece eve gelmiş. Kemo tedavisi gördüğünden böyle halsiz kalmış. Aldığı maaş ile ancak bu eve sığınmışlar ana kız.
Kocası diğer iki çocuğunu alıp, ayrılmış abladan. Bu ablaya da küçük kızı kalmış. Pide getirdik iyi güzel de, kadının yiyecek hali nerde?
Yanımda gelen bizim abla, yapayım dedi bir tencere çorba. Ama ne un var ne de yağ mutfakta. Bari bir buzdolabı olsa idi. O bile yoktu… Doktor arkadaşımı aradım. Uğrayıverdi sağolsun. Alışveriş filan yaptık birlikte.
Buzdolabını dahi aldık. Biraz da para bıraktık ablaya. Aaaa dükkan vardı, vallahi hiç aklıma takılmadı. Dönünce baktım ki ne hamur kalmış, ne kıyma. Satılmış vallahi de billahi de ne varsa. Sayıyorum kasayı, sanki biri gelmiş para atmış fazlaca…
Okurdum, duyardım ama inanmazdım. O günden beri ben ablayı bırakmadım. Sizlere yemin olsun halâ akşam oldu mu fazla fazla sayıyorum kasayı.
7 gündür böyle sürüp gitti. Size anlattım ama hani anlatınca gider derler ya, bereket. İnşallah gitmez…
Anladım ki mesele, bir pideyi al git demekte değilmiş. Üşenmeyip, ayağa kalkıp bir muhtacın evine gitmekmiş.
Kapıya geleni kim yolladı şimdi anladım. Dün gece sabaha kadar vefat eden babamın seccadesinin üstünde “Allah’ım daha çok ihtiyaç sahibi yolla” diye yalvardım…