HHaber

Her Şey Vatan Uğruna…

“Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinde tabut taşıyarak karnını doyurmaya çalışıyormuş” dediler. Alt üst olmuştum, babamla beraber gittik. Uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu nişanlım… Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık.
Aradan 5 yıl geçmiş, evlenmiş barklanmış, bir de çocuğum olmuştu.
1924 yılındaydık ve artık ülkemiz özgürdü. Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona. Oğlum da yanımdaydı. Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi. Saygıyla durdu önümde. “Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim” dedi.
“Olur”, dedim. Bir büroya girdik.
Burası bir avukatlık bürosuydu ve kapıda adı yazıyordu. İçerde yardımcıları çalışıyordu.

“Siz gerçekten avukat mısınız” dedim. “Evet” dedi.
“Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz” diye sordum.
Durdu, başı öne eğildi. “Beni affedin” dedi.
“İstanbul işgâl altındaydı. Her taraf İngiliz askeri kaynıyordu.
Her yeri, her şeyi didik didik arıyorlardı.
Biz de Anadoluya, Milli kuvvetlere tek yol bu şekilde cenaze süsü vererek mühimmat taşıyabiliyorduk.
Bu ülke için hayatî bir işti. Vatan söz konusu idi. Bunu size bile söyleyemezdim…”

İşte bu VATAN’ı, canlarını ve aşklarını fedâ edebilenlere borçluyuz…