Şems, Mevlana Celalettin’i Rumi’nin evine gider ve
–”Eğer bana saygın varsa, benim rahatım için bunu yapman lazım. Çünkü ben geceleri şarap olmadan ne yemek yiyebilir, ne konuşabilir, ne de uyuyabilirim.”
Mevlana, Şems’e olan saygısından ötürü cübbesini omzuna atıp, koltuğunun altına büyükçe bir su testisini saklar ve ecnebi mahallesinin yolunu tutar.
Oraya varıncaya kadar kimse onun ecnebi mahallesine gittiğini düşünmemiştir. Lakin, oraya ulaştığında insanlar hayret içinde onu takip etmeye başlar. Akabinde Mevlana’nın bir meyhaneye girdiğini, biraz şarap aldığını ve onu cübbesinin altına sakladıktan sonra dışarı çıktığını görürler.
Henüz mahallenin dışına bile çıkamadan mahalle sakinlerinden Müslüman bir grup onu izlemeye başlarlar. Üstelik gören katılır ve sayıları çoğalarak gider. Ta ki Mevlana’nın imamlığını yaptığı ve herkesin onun arkasında namaz kıldığı caminin önüne gelinceye kadar.
Durum böyle olunca kalabalığın içinde bulunan Mevlana’dan hoşlanmayan kendine rakip görenlerden birisi:
–”Ey millet! Her gün arkasında durup namaz kıldığınız Şeyh Celaleddin ecnebi mahallesine gidip şarap almıştır…””
der ve arkasından da Mevlana’nın cübbesini çektiğiyle atıverir.
Milletin gözü açığa çıkan şişededir.
Adam durmaz:
–”Mümin olduğunu iddia eden, sizin inandığınız bu kişi münafıklık alameti taşır. Şimdi bakın ki şarap almış ve kendi evine götürmektedir.” der ve utanmadan Mevlana Celalettin-i Rumi’nin yüzüne tükürür.
Üstelik te başına doğru öyle bir hamle yapar ki, Mevlana’nın sarığı açılarak boynuna dolanır. Halk, bu sahneyi görünce, Mevlana’nın da sessizliği karşısında kanaat ederler ki, Mevlana onları kandırmıştır. Hem de sahte takva elbisesi altında onları bir ömür boyu.
Sonuç ortadadır ve yapılması gereken de bellidir onlara göre. Ona doğru hamle yapmak için hazırlanırlar ve hatta hayatına son vermeyi bile düşünürler.
İşte tam o anda Şems birdenbire ortaya çıkar ve oradakilere seslenir en yüksek sesiyle:
–”Ey hayasız insanlar, dini bütün bir insanı şarap içme töhmeti altında bırakmaya hiç utanmadınız mı? Gördüğünüz bu şişenin içinde sirke var. Zira her gün yemeklerinde kullanıyor.
Mevlana’nın rakibi olan o kişi yüksek sesle:
–”Bu sirke değil, şaraptır.””
Şems şişenin ağzını açar ve o şahıs da dahil olmak üzere oradaki herkesin avuçlarına, şişenin içindeki sıvıdan birazcık döker.
Mevlana’nın rakibi olan o şahıs saçını başını yolarak, Mevlana’nın ayaklarına kapanır ve halk da Mevlana’nın elini öpüp dağılır oradan..
Sonrasında, Mevlana Hz’leri Şems’e sorar:
–”Bu akşam beni niçin böyle bir maceranın içine sürükledin ve böyle rezil rüsvay olmama müsaade ettin?”
Şems der ki:
–”UĞRUNA GURURLANDIĞIN ŞEYLERİN SERAPTAN BAŞKA HİÇBİR ŞEY OLMADIĞINI ANLAMANI İSTEDİM.”
Senin için bir avuç sıradan insanın sana olan saygısı çok önemliydi. Bunun senin için ebedi bir sermaye olduğunu düşünüyordun ama gördün ki bir şişe şarap aldatma oyunuyla bile hepsi yok olup gitti. Senin suratına bile tükürdüler, başına hamle yaptılar ve hatta neredeyse hayatına son vereceklerdi. Senin sermayen işte bu kadardı ve bu gece bir anda nasıl kaybolup gittiğini görmüş oldun. O halde öyle bir şeye tutun ki zamanın geçmesi ve olayların değişmesiyle bilen asla yok olmasın.”
Dünya bir HİÇ…
Ehl-i dünya bir HİÇ…
Ey HİÇ!
Birleşme HİÇ’le bir HİÇ için…
Dünya hayatından sonra geriye ne kalır, bilir misin?
AŞK’tır, MUHABBET’tir
Gerisi tamamen HİÇ…
–”Eğer bana saygın varsa, benim rahatım için bunu yapman lazım. Çünkü ben geceleri şarap olmadan ne yemek yiyebilir, ne konuşabilir, ne de uyuyabilirim.”
Mevlana, Şems’e olan saygısından ötürü cübbesini omzuna atıp, koltuğunun altına büyükçe bir su testisini saklar ve ecnebi mahallesinin yolunu tutar.
Oraya varıncaya kadar kimse onun ecnebi mahallesine gittiğini düşünmemiştir. Lakin, oraya ulaştığında insanlar hayret içinde onu takip etmeye başlar. Akabinde Mevlana’nın bir meyhaneye girdiğini, biraz şarap aldığını ve onu cübbesinin altına sakladıktan sonra dışarı çıktığını görürler.
Henüz mahallenin dışına bile çıkamadan mahalle sakinlerinden Müslüman bir grup onu izlemeye başlarlar. Üstelik gören katılır ve sayıları çoğalarak gider. Ta ki Mevlana’nın imamlığını yaptığı ve herkesin onun arkasında namaz kıldığı caminin önüne gelinceye kadar.
Durum böyle olunca kalabalığın içinde bulunan Mevlana’dan hoşlanmayan kendine rakip görenlerden birisi:
–”Ey millet! Her gün arkasında durup namaz kıldığınız Şeyh Celaleddin ecnebi mahallesine gidip şarap almıştır…””
der ve arkasından da Mevlana’nın cübbesini çektiğiyle atıverir.
Milletin gözü açığa çıkan şişededir.
Adam durmaz:
–”Mümin olduğunu iddia eden, sizin inandığınız bu kişi münafıklık alameti taşır. Şimdi bakın ki şarap almış ve kendi evine götürmektedir.” der ve utanmadan Mevlana Celalettin-i Rumi’nin yüzüne tükürür.
Üstelik te başına doğru öyle bir hamle yapar ki, Mevlana’nın sarığı açılarak boynuna dolanır. Halk, bu sahneyi görünce, Mevlana’nın da sessizliği karşısında kanaat ederler ki, Mevlana onları kandırmıştır. Hem de sahte takva elbisesi altında onları bir ömür boyu.
Sonuç ortadadır ve yapılması gereken de bellidir onlara göre. Ona doğru hamle yapmak için hazırlanırlar ve hatta hayatına son vermeyi bile düşünürler.
İşte tam o anda Şems birdenbire ortaya çıkar ve oradakilere seslenir en yüksek sesiyle:
–”Ey hayasız insanlar, dini bütün bir insanı şarap içme töhmeti altında bırakmaya hiç utanmadınız mı? Gördüğünüz bu şişenin içinde sirke var. Zira her gün yemeklerinde kullanıyor.
Mevlana’nın rakibi olan o kişi yüksek sesle:
–”Bu sirke değil, şaraptır.””
Şems şişenin ağzını açar ve o şahıs da dahil olmak üzere oradaki herkesin avuçlarına, şişenin içindeki sıvıdan birazcık döker.
Mevlana’nın rakibi olan o şahıs saçını başını yolarak, Mevlana’nın ayaklarına kapanır ve halk da Mevlana’nın elini öpüp dağılır oradan..
Sonrasında, Mevlana Hz’leri Şems’e sorar:
–”Bu akşam beni niçin böyle bir maceranın içine sürükledin ve böyle rezil rüsvay olmama müsaade ettin?”
Şems der ki:
–”UĞRUNA GURURLANDIĞIN ŞEYLERİN SERAPTAN BAŞKA HİÇBİR ŞEY OLMADIĞINI ANLAMANI İSTEDİM.”
Senin için bir avuç sıradan insanın sana olan saygısı çok önemliydi. Bunun senin için ebedi bir sermaye olduğunu düşünüyordun ama gördün ki bir şişe şarap aldatma oyunuyla bile hepsi yok olup gitti. Senin suratına bile tükürdüler, başına hamle yaptılar ve hatta neredeyse hayatına son vereceklerdi. Senin sermayen işte bu kadardı ve bu gece bir anda nasıl kaybolup gittiğini görmüş oldun. O halde öyle bir şeye tutun ki zamanın geçmesi ve olayların değişmesiyle bilen asla yok olmasın.”
Dünya bir HİÇ…
Ehl-i dünya bir HİÇ…
Ey HİÇ!
Birleşme HİÇ’le bir HİÇ için…
Dünya hayatından sonra geriye ne kalır, bilir misin?
AŞK’tır, MUHABBET’tir
Gerisi tamamen HİÇ…