HHaber

Muhtarın çakmağı

Ve etrafındakilerden daha çok saygı beklemeye başlamış. Dalkavukların da telkinleri ile elindeki ateşi baskı ve sindirmek için kullanmaya başlamış. Böylece de kiminin evini, kiminin tarlasını yakar olmuş.

Bir süre sonra tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş. Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen çerçiciler bile artık uğramaz olmuş. Civardaki diğer köyler gelişirken bu muhtarın köyü giderek gerilemiş.

Köylülerinden biri kendileri gerilerken, civar köylerin nasıl gelişmeye devam ettiğini merak araştırmaya başlamış.

Komşu köylerden birine gidince, oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görmüş ve sormuş; “Sizde çakmak yok mu?”

Köylüler; “var” demişler. “Peki sizin köy böyle nasıl gelişti, bağınız, bahçeniz talan olmadan nasıl böyle kaldı, bizim köyde her şey tarumar oldu?”

Köylüler; “yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?”
-“Evet, muhtara verdik.”
-“Eyvah! büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?”
-“Siz öyle yapmadınız mı peki?”
-“Hayır, biz öyle yapmadık, biz çakmağı bir kişiye, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini ise 3. bir kişiye verdik.
Çakmağa ihtiyaç olduğunda üçünün bir araya gelmesi gerektiğinden, biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermediler.”
-“Desenize biz hepsini bir kişiye verip de kendi kendimizi mahvetmişiz..!”