Bayat ekmek…
Elinde yine bir parça bayat ekmekle geldiğinde, yüzümüz düşüvermişti işte, çocuktuk daha…
Artık boğazımdan geçmiyordu sanki bu kuru ekmek… Her bir parçasını ısırdığımda, annem önümüzdeki tastan su içiriyordu.Bir an, -“Sen neden yemiyorsun?” diye soracak oldum… Herzamankinden daha kısık bir sesle;
-“Ben siz gelmeden yedim kuzum” dedi yine. O akşam yüzünün fazlasıyla solgun olduğunu hissetmiştim, gözlerini bile açamıyordu sanki…
Kardeşimi ve beni sarıp sarmalayıp, olanca battaniyeyide üzerimize örtmüştü canım annem, ayazı fazlasıyla hissetttiğimiz o gece.
Sabah uyandığımızda, annemi ne kadar uyandırmaya çalışsamda annemin hiç hareket etmediği o an hiç gitmez gözümün mnündem. Yarım saat sonra uyanmadığını görünce komşumuz Melehat teyzeyi çağırmıştım… Mahallenin kadınları bizi kucaklayıp evden çıkarırlarken de a/ğ/l/a/dıklarını görmüştüm…
Ve o gün annemin günlerce tek lokma dahi yemediğini, açlığa dayanamayan bedeninin ebedi aleme göçtüğünü öğrenmişti…
Komşu kadınların; “-Çok gururlu kadındı. İhtiyacım var deyip birşey istemezdi. Geçen akşamda bana geldi, bir parça bayat ekmeğin varmı? Köfte harcı yapacağım” dedi diye fısıldaştıklarını duymuş, annemin onlardan bayat ekmek isteğini anlamıştım…
Ve o bayat ekmeklerle bizi hayatta tutabilmek için, bize o ekmeği yetirebilmek için kendisinin bir lokma dahi yemeyişini…
Büyük bir fedakarlık yaparak, açlıktan ötürü hayata veda etmişti canım annem… Şimdi elli yaşındayım ve yediğim hiçbir yemeğin beni o bayat ekmek kadar doyurduğunu hatırlamıyorum…
Ve aklıma düşer Hz. Ömer Efendimizin (R.A) şu sözü:
““Dağlara Buğdaylar Serpin, Müslüman ülkede kuşlar aç’ demesinler.”
Kaçımız biliyoruz komşumuz aç mı tok mu, bir ihtiyacı var mı, isteyebiliyor mu ?
Vicdanımızı ve imanımızı yoklamaya vesile olmak duasıyla…
Elinde yine bir parça bayat ekmekle geldiğinde, yüzümüz düşüvermişti işte, çocuktuk daha…
Artık boğazımdan geçmiyordu sanki bu kuru ekmek… Her bir parçasını ısırdığımda, annem önümüzdeki tastan su içiriyordu.Bir an, -“Sen neden yemiyorsun?” diye soracak oldum… Herzamankinden daha kısık bir sesle;
-“Ben siz gelmeden yedim kuzum” dedi yine. O akşam yüzünün fazlasıyla solgun olduğunu hissetmiştim, gözlerini bile açamıyordu sanki…
Kardeşimi ve beni sarıp sarmalayıp, olanca battaniyeyide üzerimize örtmüştü canım annem, ayazı fazlasıyla hissetttiğimiz o gece.
Sabah uyandığımızda, annemi ne kadar uyandırmaya çalışsamda annemin hiç hareket etmediği o an hiç gitmez gözümün mnündem. Yarım saat sonra uyanmadığını görünce komşumuz Melehat teyzeyi çağırmıştım… Mahallenin kadınları bizi kucaklayıp evden çıkarırlarken de a/ğ/l/a/dıklarını görmüştüm…
Ve o gün annemin günlerce tek lokma dahi yemediğini, açlığa dayanamayan bedeninin ebedi aleme göçtüğünü öğrenmişti…
Komşu kadınların; “-Çok gururlu kadındı. İhtiyacım var deyip birşey istemezdi. Geçen akşamda bana geldi, bir parça bayat ekmeğin varmı? Köfte harcı yapacağım” dedi diye fısıldaştıklarını duymuş, annemin onlardan bayat ekmek isteğini anlamıştım…
Ve o bayat ekmeklerle bizi hayatta tutabilmek için, bize o ekmeği yetirebilmek için kendisinin bir lokma dahi yemeyişini…
Büyük bir fedakarlık yaparak, açlıktan ötürü hayata veda etmişti canım annem… Şimdi elli yaşındayım ve yediğim hiçbir yemeğin beni o bayat ekmek kadar doyurduğunu hatırlamıyorum…
Ve aklıma düşer Hz. Ömer Efendimizin (R.A) şu sözü:
““Dağlara Buğdaylar Serpin, Müslüman ülkede kuşlar aç’ demesinler.”
Kaçımız biliyoruz komşumuz aç mı tok mu, bir ihtiyacı var mı, isteyebiliyor mu ?
Vicdanımızı ve imanımızı yoklamaya vesile olmak duasıyla…