Eşinin eve geç gelişlerinden şüphelendi ve…
Eşi onu kandırıyordu, başka biri vardı. Buna kesin olarak kanaat getirdi. Bin türlü düşünce kafasında dönerken kocası gelmeden eve geri döndü. Eve geldiğinde kocasına neden geç kaldığını yine sordu, kocası ise yine işlerden ötürü cevabından başka bişey demedi…
Kendi gözleriyle bir eve girişini görmüştü, daha ne olabilirdi ki? Bu olaydan sonra kocasının kendisini aldattığına iyice kanaat getirdi ve kafasındaki planı uygulamaya koydu. Artık bu kadarını kaldıramam dedi. Gösterecekti gününü eşine. Plan kurulmuştu…
Kocasının işyerine güvenlik dolayısıyla aldığı tabancayı yanına aldı ve kocasını ertesi gün yine takip etti. O eve baskın yapıp bunun hesabını soracaktı…
Kocası yine işyerinden çıkmış ve yine aynı eve gitmişti. Kocası eve girdiğinde kadın da koşarak kapıya geldi ve kırarcasına çaldı…
Kocası kapıyı açmış ve karşısında karısını görünce afallamıştı ilk anda. Kadın ise burnundan solumaktaydı. Kadın içeri girmek istedi, ama kocası girmesine müsaade etmedi. Tam o esnada çantasındakini çıkardı ve kocasına doğru doğrulttu…
Çekil önümden, içeri gireceğim dedi ve bir hışımla içeri girdi. Gördüğü manzara karşısında bir anda dona kaldı!
Evde kalan kişi kadının yaşlı ve bakıma muhtaç haldeki kayınvalidesi idi…
Elindekini indirdi çantasına geri koyarken yüzü yere düşmüş ve ne diyeceğini bilemez bir halde idi. İlk sözü şu oldu; “Bende sanmıştım ki..!”
Biraz sessizlikten sonra; “Hani huzurevine bırakmıştın!” diye sorabildi.
-“Annemi huzurevine bıraktım ama aynı gün dayanamadım oradan geri aldım ve arkadaşımın kullanmadığı bu gecekonduya getirdim…”
Evin ihtiyaçlarını giderdim, annemin her gün sabah gelir ihtiyaçlarını görür, akşam iş çıkışı tekrar uğrar ihtiyaçlarını gideririm. Sen annemi evde istemedin, abimler anneme bakmak istemedi, ama vicdanım buna elvermedi. O benim annem… Annemi huzurevine bıraktığımda bana bir bakışı vardı ki adeta yüreğim yerinden çıktı…
Ben huzurlu ve rahat bir yaşam sürerken annemi orada bırakamazdım. Senin asla evde istemeyişin karşısında ise ne yapacağımın şaşkınlığı ile en son bu çareyi bulabilmiştim. İşte ben de şimdi anneme kendim bakıyorum…
Velhasıl-ı kelam;
“Tarlada buğdayım var deme, ambara girmeyince. Hayırlı evladım var deme, el koynuna girmeyince. Vefalı karım var deme, zor gün görmeyince. Hayırlı kardeşim var deme, miras bölünmeyince…” diye boşuna dememiş işte atalarımız…
Allah’ım kimseyi elden ayağa düşürmesin, oğlum kızım, elim gözüm dedirtmeden emanetini alsın…
Eşi onu kandırıyordu, başka biri vardı. Buna kesin olarak kanaat getirdi. Bin türlü düşünce kafasında dönerken kocası gelmeden eve geri döndü. Eve geldiğinde kocasına neden geç kaldığını yine sordu, kocası ise yine işlerden ötürü cevabından başka bişey demedi…
Kendi gözleriyle bir eve girişini görmüştü, daha ne olabilirdi ki? Bu olaydan sonra kocasının kendisini aldattığına iyice kanaat getirdi ve kafasındaki planı uygulamaya koydu. Artık bu kadarını kaldıramam dedi. Gösterecekti gününü eşine. Plan kurulmuştu…
Kocasının işyerine güvenlik dolayısıyla aldığı tabancayı yanına aldı ve kocasını ertesi gün yine takip etti. O eve baskın yapıp bunun hesabını soracaktı…
Kocası yine işyerinden çıkmış ve yine aynı eve gitmişti. Kocası eve girdiğinde kadın da koşarak kapıya geldi ve kırarcasına çaldı…
Kocası kapıyı açmış ve karşısında karısını görünce afallamıştı ilk anda. Kadın ise burnundan solumaktaydı. Kadın içeri girmek istedi, ama kocası girmesine müsaade etmedi. Tam o esnada çantasındakini çıkardı ve kocasına doğru doğrulttu…
Çekil önümden, içeri gireceğim dedi ve bir hışımla içeri girdi. Gördüğü manzara karşısında bir anda dona kaldı!
Evde kalan kişi kadının yaşlı ve bakıma muhtaç haldeki kayınvalidesi idi…
Elindekini indirdi çantasına geri koyarken yüzü yere düşmüş ve ne diyeceğini bilemez bir halde idi. İlk sözü şu oldu; “Bende sanmıştım ki..!”
Biraz sessizlikten sonra; “Hani huzurevine bırakmıştın!” diye sorabildi.
-“Annemi huzurevine bıraktım ama aynı gün dayanamadım oradan geri aldım ve arkadaşımın kullanmadığı bu gecekonduya getirdim…”
Evin ihtiyaçlarını giderdim, annemin her gün sabah gelir ihtiyaçlarını görür, akşam iş çıkışı tekrar uğrar ihtiyaçlarını gideririm. Sen annemi evde istemedin, abimler anneme bakmak istemedi, ama vicdanım buna elvermedi. O benim annem… Annemi huzurevine bıraktığımda bana bir bakışı vardı ki adeta yüreğim yerinden çıktı…
Ben huzurlu ve rahat bir yaşam sürerken annemi orada bırakamazdım. Senin asla evde istemeyişin karşısında ise ne yapacağımın şaşkınlığı ile en son bu çareyi bulabilmiştim. İşte ben de şimdi anneme kendim bakıyorum…
Velhasıl-ı kelam;
“Tarlada buğdayım var deme, ambara girmeyince. Hayırlı evladım var deme, el koynuna girmeyince. Vefalı karım var deme, zor gün görmeyince. Hayırlı kardeşim var deme, miras bölünmeyince…” diye boşuna dememiş işte atalarımız…
Allah’ım kimseyi elden ayağa düşürmesin, oğlum kızım, elim gözüm dedirtmeden emanetini alsın…