İki Lahmacun!
Muhammed babanın yaşı 75’e dayanmıştı artık. İki katlı olan evinin üst katını oğlu ve gelinine vermiş, bize de kapıcı dairesi gibi olan alt kat yeter demişti. Bu evde hayatını eşiyle beraber sürdürmekteydi. Hayatı boyunca çalışmış çabalamış, helal rızık peşinde koşturmuştu. Dişinden tırnağından arttırdığı bir miktar para ile de gecekondudan derme çatma bu yeri almıştı elhamdülillah on sene kadar önce. Şükür borcu da bitmişti. Ayda bir aldığı Bağ-kur emekli maaşı ile de namerde muhtaç değillerdi. Kıt kanaat da olsa geçiniyorlardı şükür Allah’a. Oğlu da iyi bir meslek sahibi olmuş, zengin değilse de fakir de sayılmazdı. Orta halli, geçinip gidiyordu. Gelininin arada bir iğneleyici sözleri vardı, lakin; ‘Cahildir, ileride anlar iyiyi kötüyü’ diye bakarlar, büyüklük gösterir ses etmezlerdi. İhtiyarlar devamlı hoşgörü timsali idiler.
Kıymetli oğulları ve gelinlerinin haftada bir ziyareti, somurtarak da olsa arada sırada verdikleri bir tas yemeğe memnun olurdu garipler. Günlerden pazar idi, vakit öğlen. Muhammed Baba fırına gidip iki ekmek almıştı. -Muhammed emmi, akşam için lahmacun malzemesi verdi senin oğlan… DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ…